
Bunlardan biri, Sağlık Bakanı Akdağ’ın, kısaltılmış adıyla “sigara yasağı”nı savunurken ileri sürdüğü bir argüman... Basına yansıyan şekliyle Akdağ, iki yakınını sigaradan dolayı kaybettiği için bu yola baş koymuş. Tamam, bir fikri savunmak için böyle hikayeler iyidir, ama bu “öznelleştirme”yi bir yasayı savunurken yapmak bence hiç doğru değil. Akdağ’ın yakınlarına rahmet dileyelim, fakat yasa yapıcının her şeyden önce kamu yararını gözetmesi gerektiğini de söylemeden geçmeyelim. Yani, Sayın Bakan’ın başından böyle acı bir olay geçmeseydi, bu yasa, hararetli bir savunucusunu yitirecek miydi? Ya da hiç mi gündeme gelmeyecekti? Hükümetin bu konudaki subjektif pozisyonunu daha önce “Sen salın gel, ben boyuna bakayım!” başlıklı yazımda da aktarmıştım.
İkincisi; Ankara Sakarya Caddesi esnafının yasayı protesto ederken sergilediği yaratıcılık... Protesto sloganu şu: Sigaraya da yasağa karşıyız! Bu slogandaki paradoksu görmemek mümkün değil tabii... Yani, madem sigaraya karşısın, o halde yasaya niye karşısın diye sorulabilir esnafa... Belki de yasa yapıcının tam da bu paradoksu anlayabilmesi va kamu yararını tüm tarafları dikkate alarak tahakkuk ettirebilmesi gerekirdi. Çok eski (80'lere kadar) bir Sakarya Caddesi müdavimi olarak esnafı çok iyi anlayabildiğimi düşünüyorum.
Konuyla ilgili tartışmalara gelince... Bunun galibi olmaz, hiç kimse boşuna nefes tüketmesin! Ne sigara tiryakileri sigara muhaliflerini ikna edebilirler ne de sigara muhalifleri sigara tiryakilerini... Hatta iki taraf birbirlerini anlayamazlar bile!.. Yeter ki Allah esnafa zor günler yaşatmasın, çünkü benim baktığım yerden durumları hiç de parlak görünmüyor.