13 Aralık 2005 Salı

| Bir veda mektubu :(

Bir mesai arkadaşım, (yanlış oldu; dostum, arkadaşım, kardeşim, evladım) yanımızdan ayrılmak durumunda kaldı. Ayrıldı. Bir veda mektubu... Belki her iş yerinde olan şeylerden. Bilmiyorum. Ama bu, benim çalıştığım yerden, benim kardeşimden... "Bize ne?" diyebilirsiniz. İşgal ettiği yer fazla değil nasıl olsa... Geçersiniz. Ben yine de bir göz atmanızı isterim:


Eyyy Cemaat-i Mass...

Selam gençler :) Günaydın.
Kiminizin bildiği gibi 15 Mayıs 1999 tarihinde başladığım görevimi gectigimiz Cuma günü tamamen kendi rızamla bırakmış durumdayım. Esasında bu yaklaşık iki haftadır bilinen bi’konuydu, ama sizlerle vedalaşmak bana çok, ama çok zor geldiği için sakladım.
Tam 6 sene 7 ay... Bu geçen süre icinde o kada güzel insanlar tanıyıp o kadar güzel şeyler ögrendim ki, bunu dile getirmek imkansız. Ben elimde olmayan nedenler ve sorumluluklarım çerçevesinde bugüne kadar her şeyimi verdiğim görevimi bırakmak zorunda kaldım. Mass, benim için her şeyden önce bir okul oldu. Ardından gücüm ve becerilerim yettigince Mass’a bir şeyler vermeye çalıştım. Burda, hani derler ya çok accayip günlerim oldu. Çok güldüm, çok üzüldüm, ama en çok güldüm. Mass hakkında kim ne derse desin, bilinmesi gereken tek bi’şey var: Burasi inanılmaz bir özveri ve emeğin en somut göstergesi... Unutmayın, her emeğin bir karşılığı vardır ve bu alınır. Mass’ta çalıştığım için çok mutluyum.
Teşekkür etmem gereken çok insan var... Her şeyden, herkesten ve Mass’tan önce, çok değerli insan, ağabeyim, başkanım, patronum ve yüce tontonum Sayın A. Selim Tuncer... Sayın Başkanım, size ne diyim??? Allah razı olsun, bana karşı bitmez tükenmez sabrınız... Bıkmadan usanmadan öğrettikleriniz... Ellerinizden öperim. Bende çok payınız var, daha ne diyim?
Değerli silah arkadaşlarım, benim güzel özveri kumkumalarım...
Şefffimmm, dert ortağım... Sen duyduğundan çok daha fazlasını konuşabilen ender insanlardansın. Çömez olarak senin yanında işe başladığımdan beri ögrettiklerinin bana ne yaptığını görmüşündür... Allah razı olsun, emeğin ve dostluğun için tekrar tekrar teşekkürler... Eminik’im, hep konuşuruz ya, aramızda bir hafta var diye... O kadar varsın bende. Yardımınla gittim gidebildiğim yere... Umarım kırmamışımdır kalbini... Benim hassas, duygusal, güzel mi güzel arkadaşım. Teşekkürler. Kenan’ım, yakışıklı, obur, kaba... Sen var ya, sen... Yetenek kumkuması, zeki kardeşim benim. Aklını aynen böyle doğru tut. O seni götürecek. Mass’la dolu gecelerimin kadim dostu, teşekkürler. Kayyan adam, waaaakkkkk!.. Sen şirin bi’herifsin yawww. Tasarımlarındaki ve hayatındaki hassasiyeti asla kaybetme. Ben seni böyle tanıdım, sevdim ve sevicem. Apoooo, çıkıyo musunuz? :) Şaka bi’yana küpe çok yakışıyo sana. Saygınla gönüllerde taht kuruyorsun, saygı her daim yanında olsun. Teşekkürler. Küçük Emine, sen çok kibar ve bir o kadar gayretli bir arkadaşımsın. Bıkmadan çalışmak, inan insanın çok işine yarıyor. Teşekkürler.
Ohhh atölyemizden çıkabildim... Veyso, pardon sayın müdürüm, ya senle sonra çok özel bi’şey konuşucam :) Sana ne diyim be kardeşim, az çekmedin kahrımızı... Anladın be kardeşim, beni hep anladın. Sensiz Mass'ı düşünemiyorum. Allah sana, sen bize ver. Daha ne diyim?.. Teşekkürler. Memoli, senin bi’problemin var! Ya bilader bu kadar güleç olunmaz ki... :) Allah neşeni nazardan saklasın. Bir iddiadan çok para kazanırsam sana araba alıcam. Bende hakkın çok büyük. Teşekkürler. Hamza Abi, Meral'im, abi çok korkuyom yawww, koru beni. İyi ki varsın, seni seviyorum. Çok mücadele ettin, ediyosun da, ama biliyosun bunların hepsinin karşılığını da alıyosun. Teşekkürler. Bahar Hanım’cım, her şey dilediğiniz ve gönlünüzden geçtiği gibi olur inşallah. Ben sizin gönlünüzün çok temiz olduğunu biliyorum. Müthiş bir birikiminiz var, ben eşşeklik ettim bundan yararlanamadım, ama inşallah bi’kitap olur da karşıma çıkarsınız. Teşekkürler. Zeynep Apla, çılgın apla, çok çalışkansın, ama alıngansın. Hemen kızma, bu senin çok düsünceli olduğundan. Bu kadar düşünme, oluyo merak etme. Yolumu yurdumu biliyosun, hatta en çok sen biliyosun :) Görüşürüz. Teşekkürler. Çirkin Gösde, zıpır çıtır, istedin mi yapıyosun, ben bunu çok iyi biliyorum. İstediğini yap, bu daha önemli. İyi ki tanıdım seni. Atölye sana emanet :) Hüsniye, beni ararlarsa ben yokum ya da ne biliyim, toplantıdayım! Ya üffff sen bi’şey bulursun işte. Teşekkürler sana, benim büyük defansım. Eyüp Abi, abi her şey için sağol. Ağır ve büyük adamsın sen. Teşekkürler. Birgül Abla’m, ellerin kolların dert görmesin. Çok ariycam seni, çooookk... Her şey gönlünce olsun, ohh mis mis... Teşekkürler. Fatma Abla’m, abla iki şeker, unutma... :) Çok uğraştım, çok takıldım sana, ama sen beni anladın. Ne diyim, Allah razı olsun. Teşekkürler. Sayın Şahin Bey, sizin hakkınızda bi’şey söylemek haddime degil. Keşke daha da iyi şartlarda tanıma fırsatım olsaydı sizi. Eminim sizden ögreneceğim daha nice şeyler var... Emme velakin gerçekten Pantone'de renk yok wallaaa!!! Yeni renkler icat etseler de rahatlasak. Hakan Ağabey (imla kılavuzunda böyle galiba), ağzına kadar dolu bir ruhun var, ucundan acık görür gibi oldum, ama tadı damağımda kaldı. Bi’ara bi’raki içelim lütfen... Teşekkürler.
Eyüpçüğüm, seni sevmeyen ölsün. Az konuştuk, ama senin güzel enerjini hep hissettim. Kaybetme ne olur... Teşekkürler. Sevgili Ayşe Abla, Betül, Serap, mutfaktaki ablalar (hep isminizi karıştırıyorum, benim tonton ablalarım), kahrımızı çeken acil iş uzmanı Adil... Tüm fedakarlığınız için teşekkür ederim.
Veda etmiyorum, çünkü görüşeceğiz. Ama kendinize lütfen iyi bakın. Herkese çok teşekkür ederim. Burda ve bundan öncesinde her ne kadar sürç-i lisan ettiysem affola.
Hakkınızı helal edin, hepinizi çok seviyorum.
Sevgiler,
B.

Bu kadar... Aslında bu ayrılıklar "kendi"nden, "ben"inden ayrılma oluyor bir bakıma... Bu isimlerin, iyi veya kötü bu anıların hepsi "sen" oluyorsun. "Kendini" bırakıp gitmek zorunda kalıyorsun. Aynı zamanda "giden", "kalan"ın da bir parçasını alıp götürüyor. Bir parçalanma, karşılıklı bir savrulma... Onun için sert oluyor gerçekten... Bir de koşullara hükmedemiyorsan!

Hep mutlu ol sevgili kardeşim... Her şey gönlünce olsun.