6 Aralık 2005 Salı

| “Pe-te-te” mi, “pıtıt” mı?

Bizim kamu kurumlarımızın amblem ve logolarının kendilerine özgü bir tarzı olduğunu daha önce yazmıştım. Bir zamanlar İhap Hulusi’nin tasarladığı birçok naif çalışmadan sonra; İhap Hulusi ve çağdaşlarının henüz olgunlaşmamış eserleri, Tanzimat ve Meşrutiyet dönemi Fransa esintileri, Osmanlı dönemi hat ve halk sanatı etkileri, mahallemizdeki Şen Kasap ve Karadeniz Pidecisi yorumları, Bektaşi figürleri ve kilim desenleri, Avrupa ve Amerika’dan 60-70 yıl önceki örnekler, yine dışarıdan gelen askeri ve dini görsel üretimlerin etkileri, yeni bilgisayar teknolojilerinin yarattığı pejmürdelik, bir türlü özümseyemediğimiz yeni alfabemiz ve bunlar gibi birbiriyle ilgisiz birçok yerden gayri iradi, bilinçsiz ve ilginç bir biçimde beslenen, daha da önemlisi bu karmaşık yapının sürekli birbirine öykünerek geliştirdiği kötü alışkanlıklarla ne tuhaflıklar oluşmuştur. Hani "Şöyle tuhaf bir çalışma yapalım." dense becerilemeyecek türden... “Kitch” bile demeye dilim varmıyor, o da ayrı bir kategori çünkü... Bu amblem ve logoların, sanki "ilkokuldayken resmi iyi olan" kurum memurlarına yaptırılıyormuş gibi bir havaları var. Ve daha da vahimi, bu üretim ortamı o kadar özgür ki, ülkedeki başka hiçbir meslek erbabının bu kadar ilkesiz, kuralsız, kıstassız ve pervasızca "icra-yı faaliyet"te bulunabileceğini sanmam. Hatta "meslek"ten olmayanların da "içeri" sızabilecekleri ve bu kadar cüretkar olabilecekleri bir başka "disiplin" herhalde yoktur.

Yasayla korunan amblemler bile vardır. Bir kamu kurumunun “kuruluş kanunu”yla birlikte amblemi de tasarlandığı için, o amblemi değiştirmek için yasayı değiştirmek zorundasınız.

Amblem ve logo, kimliğin önemli bir parçasıdır; kurum ya da markayla ilk “yüzleşme”yi ve ilk izlenimi sağlar. Biz işin bu tarafından anlıyoruz, görünenin arkası da zaten benzer bir yapı taşıyorsa, çok dert etmemek mi gerekir acaba? Yani bunlar, mevcut halleriyle zaten gerçeği “temsil ediyor” olabilirler mi? Pek konduramıyoruz.

Bu arada kimi iyi niyetli çabalar da olmuyor değil. PTT’nin amblem ve logosu sanırım birkaç yıl önce değiştirildi. Eskisini unutttum bile, ama sanki kamu kuruluşları arasında iyi bir ambleme sahip nadir kuruluşlardan biriydi. Hafızamda öyle kalmış.

Bu türden hizmetler kamu ihale mantığıyla nasıl satın alınabiliyor, bilmiyorum. Nasıl bir seçme ve değerlendirme süreci işliyor? Değerlendirme aşamasında uzmanlardan istifade ediliyor mu? Pek sanmıyorum.

Söze “iyi niyetli çaba” diye başladım, ama her işte olduğu gibi burada da iyi niyetin yeterli olmadığı çok açık... Bildiğiniz gibi PTT; Posta, Telefon, Telgraf İdaresi’nin kısaltması... İmla kurallarına göre kısaltmalarda her sözcüğün ilk harfi majiskül (büyük harf) olarak yazılır. Bunun elbette istisnaları vardır. Grafikerin biraz daha önünü açmak, tipografik olarak miniskül (küçük) harflerle daha iyi bir etki sağlıyorsa engellememek uygun olur. Yani bu tür özgürlükler kullanılabilir; PTT de “ptt” olarak yazılabilir. Gerçi bana göre yazılmasa daha iyidir, ismin bir kısaltmadan oluştuğu ve harf harf okunması gerektiğiyle ilgili ilk mesajı o veriyor çünkü... Yine de “ptt” olarak yazılabilir diyelim, ama “Ptt” olmaz işte!

“Ptt” harf harf okunması gerektiğini söylemiyor bize... Hatta tam tersi bir mesaj veriyor. Bir kısaltma olduğunu anlamıyoruz. Türkçe’ye yabancı dillerden giren “plan, tren, strateji” gibi sözcükler vardır, biliyorsunuz. Bu sözcükler böyle yazılır, ama Türk fonetiğine uymadığı için, okunurken arka arkaya gelen iki ünsüzün arasına “ı, i” gibi dar bir ünlü konur: “Pilan, tiren, sıtrateji” gibi... “Ptt”, pe te te biçiminde harf harf okunması gereken bir kısaltma gibi görünmediği için, bilmeyen biri tarafından, ünsüzlerin arasına "ı"lar konularak “Pıtıt” biçiminde okunabilecektir. Allah'tan bilmeyen pek yok sayılır.

Grafik tasarımla ilgili konulara hiç girmiyorum. Ben bu tür kritiklerde kendimi tutamayıp fazla acımasız davranıyorum. Sadece bir şey soracağım; amblemdeki kuşun gövdesi ve kuyruğu başka, kanadı başka birinin elinden çıkmış gibi geliyor mu size de?

Yani, koskoca kurum! Üstelik son zamanlarda iyi şeyler de yapıyor galiba... Keşke bu işi de iyi yapsaydı.

Özel sektörde durum elbette farklı değil. Ama hiç olmazsa bu tarafta belli bir ölçeğe ulaşmış yapılar kendilerine bir çeki düzen verme konusunda gayretliler. Kamu kuruluşlarının da bazılarının hakkını yemeyelim, ama önemli bir bölümünü, bu acemi simgelerin arkasındaki devasa yapılar oluşturuyor.