2 Kasım 2008 Pazar

| “Eş zamanlı düşünce”den “art zamanlı düşünce”ye!..

Bazı özel günler, milli ve dini bayramlar markaların müşterileriyle basın ilanları üzerinden merhabalaşmalarına vesile olur. Tabii, birçok bayram ilanı arasında kaybolup gitmemek için, ajansların, bu tür ilanlara dozunda bir yaratıcılık sosu eklemeleri gerekir. Gerçi bu ilanların bir kısmının doz aşımından dolayı tadı kaçtığı için, belki de artık geniş bir beyaz boşluk (ki önemli bir grafik unsurdur) içine sadece “Bayramınız kutlu olsun.” demek günün en yaratıcı ilanı seçilmeyi sağlayabilir!

Ali Atıf Bir, bu yılın 29 Ekim ilanlarıyla ilgili genel bir değerlendirme yapmış ve “Şampiyon Yurtiçi Kargo” başlıklı bayram ertesi yazısında şunları aktarmış: “Bu yıl basındaki Cumhuriyet’in 85’inci yılını kutlama reklamları kriz nedeniyle biraz sönüktü. Telekom, TTNet, Sinpaş Grubu, Finansbank, Erikli, Renault, İstikbal, Bellona, BİM, LC Waikiki, Anadolu Emeklilik, Yurtiçi Kargo, Kurukahveci Mehmet Efendi, Kültür Üniversitesi, Rixos geleneklerini bozmamışlar, boyutları küçültseler de kutlama reklamı vermişler. Bu yılın şampiyonu Yurt İçi Kargo... Görselde Çankırı’daki kahraman Türk kadını heykeline yer vermiş... Metin şöyle: ‘En zor günlerde, en ağır yükleri, yerine ulaştırmış kahramanlarımıza saygıyla...’ Markanın değerleriyle, Cumhuriyet’in anlamı ancak bu kadar güzel, işi ticaretleştirmeden birleştirilebilir. Bravo Yurtiçi Kargo... Beş yıldız.”

Kimsenin yıldızlarında gözümüz yok ama, değerlendirmedeki bazı hataları düzeltmek gerekiyor. Bu da bana düştü. Genelde ajansın işlerini buraya taşımamaya gayret ediyorum. (Ajans da kendi bloğunu açsın, değil mi ama?) Ancak, sehven de olsa bir haksızlık oluştuğu, Atıf Hoca da bu haksızlığı bugünkü yazısında herhalde düzeltme imkanı bulamadığı için işe el atmak zorunda kaldım. Kendisini arayamadım ama, durumu bir e-postayla bildirmiş olmama, hatta Aras’ın PR ajansı da konuyu hatırlatmış olmasına rağmen postalar eline geçmemiş veya bugünkü yazısını daha önceden hazırlamış olabilir. Yoksa, meselede bir kasıt aramak, bu kez de Hoca’ya karşı haksızlık olur.

Önce Bir’den beş yıldız alan, 29 Ekim 2008’de yayımlanan Yurtiçi Kargo ilanını görelim:


Bir de Aras Cargo’nun 30 Ağustos 2006 tarihli ilanına bakalım:


İki ilan arasındaki farkı (Artık kaç fark varsa?) sizin bulmanızı rica ederek bu konuyu uzatmayacağım. Sadece şunu söylemeliyim ki, Hoca’nın deyimiyle ifade edersek, “markanın değerleriyle günün anlamı”nı birleştiren buna benzer onlarca Aras ilanı yayımlandı bugüne kadar. (Yukarıdaki Yurtiçi ilanı görselinin kalitesi gazeteden tarandığı için düşüktür. Hatta olabildiği kadar düzeltildi bile... Bizde belden aşağı vurmak yok!)

Hatırlayanlar olacaktır, yıllar önce Aras ve Yurtiçi’nin birbirine benzeyen iki reklam filmi de kamuoyunu epeyce meşgul etmiş, film konusunu kimin kimden taklit ettiği tartışmaları yaşanmıştı. Önce Aras filminin, bir hafta gibi kısa bir süre sonra da Yurtiçi filminin yayına girmesi nedeniyle, benzerliğin “inanılmaz bir rastlantı” ve “eş zamanlı düşünce” şeklinde açıklanmasına tanık olmuştuk. Yukarıdaki gazete ilanlarındaki benzerliği ise, “eş zamanlı” değil, “art zamanlı düşünce” olarak tanımlamak gerekecek herhalde... “Art niyetli” diyemesek bile! (Aras filmlerinden birkaçını başka bir vesileyle şu yazının sonunda yayımlamıştım.)

Atıf Hoca’dan iki yıl önce yayımlanmış Aras ilanını hatırlamasını bekleyemeyeceğimiz için bu konuda kendisiyle ilgili bir sorun yok. Hatta zaman aşımından dolayı “beş yıldız”ı da isteyemeyiz!


Ancak Atıf Hoca, Cumhuriyet Bayramı ilanı veren markaları tek tek saydığı halde, hiçbir önemli günü aksatmadan “geleneğini bozmayan”, bu bayramda da Bugün’le birlikte Hürriyet, Vatan, Türkiye, Star ve Fotospor’da (boyutlarını da küçültmeden) ilanı yayımlanan Aras’ı atlamış. Bu “gözden kaçma” durumu “gözden düşme”ye neden olunca ortaya çıkan haksızlığın boyutu da epeyce büyüdüğü için hatayı düzeltmek şart oldu. Mesele bundan ibarettir. (Tabii yine de önemli olan düzeltinin yerinde yapılmasıdır Atıf Hocam!)

Her ilanda “taşıyan” Aras’ın bu bayramda “taşımama”ya vurgu yapmasının sebebi ise malum... Markanın değerleriyle bu kez hem günün hem de konjonktürün anlamını birleştirmek!

Kısaca olay, “eş zamanlı düşünce”den “art zamanlı düşünce”ye, oradan da “yokluk” mertebesine çıkınca... Ne yapayım?