Yaz tatilimi bitirip Grafik Tasarım’ın Ekim sayısında yeniden yazmaya başladım. Ne de olsa okurlarım büyük bir tutkuyla yeniden yazmamı bekliyorlardı. Yani ben öyle düşünüyorum. Şaka bir yana, ben bu derginin yazarı olmaktan çok okuruyum. Derginin çok yararlandığım yazarlarından biri de Doç. Dr. Seval Dülgeroğlu Yavuz... Seval Hoca’nın Ekim sayısındaki “Grafik Tasarım ve Yaratıcılık” başlıklı yazısını kaçırmanızı hiç tavsiye etmem.
Ben, sevgili yayın yönetmenimiz Ömer Hoca’ya hissetirmeden bu yazının ilk paragrafını sizin için buraya alıyorum. Ama siz yine de bir paragrafla yetinmek yerine dergiyi edinin, birçok değerli yazarla, yazıyla ve kimi meslektaşlarınızla tanışın. Bu arada benim “Kavramı Kavratabilme Yolunda Logo Tasarımı” başlıklı yazıma da bir göz atarsınız.
Doç. Dr. Yavuz’un yazısının giriş paragrafı: “Hepimizin bildiği gibi yaratıcılık, grafik tasarımın en önemli unsuru. Grafik tasarımın ‘fikir’den oluştuğu düşünülürse, yaratıcı fikir geliştirme, tasarım sürecinin esasını oluşturuyor. Tasarımın, görsel kültürün karmaşası içinde hedef kitleye ulaşıp istenen etkiyi bırakma zorunluluğu yaratıcı sürece ayrı bir baskı getiriyor; çünkü bir çalışmanın yaratıcılık açısından üst düzeyde olması; amacını yerine getirmesinin, yani hedef kitlede istenen tepki ve davranış biçimi oluşturmasının garantisi değil. Bu, hedef kitleyi, demografik sayıların soyutluğundan çıkarıp, kültürünü, ihtiyaç, beğeni ve yaşayışını iyi anlamaktan geçiyor. Yaratıcı fikir, hedef kitleyle örtüştüğünde, yani hedef kitle mesajı doğru algılayıp, kendinden bir şeyler bularak mesajı benimsediğinde, yaratıcı fikir gerçek değerini buluyor. Dolayısıyla yaratıcı fikir bulma süreci, tasarımcı bireysel olarak projeyi üstlense bile bir izolasyon içerisinde gerçekleşmiyor; tasarımcının kültürel bilgi birikimi, toplumsal gözlem ve etkileşimleri, süreçte önemli bir yere sahip.”