30 Aralık 2007 Pazar

| Şükür ki nihayet “aganigi” pespayeliğinden kurtuluyoruz!

Türk fındığı reklamları ve “aganigi” pespayeliği üzerine zaman zaman ağır eleştiriler [1], [2], [3], [4], [5], [6], [7] yaptığımı hatırlarsınız. İyi şeyler yapıldığında da yazmalıyım ki, adalet terazisi şaşmasın. Karadeniz, Tokyo, Atina ve Dubai isimli dört filmle gerçekleştirilen yeni kampanyada artık “aganigi”den kurtulmak üzere olduğumuz anlaşılıyor. “Kurtulmak üzere” diyorum, çünkü bu filmlerden Dubai versiyonunda “aganigi”ye ima yollu gönderme yapılırken (ki o kadar olur) Atina versiyonunda bir espriyle birlikte “aganigis” şekline yine karşımıza çıkıyor.


Yıllar boyu sağduyulu uzmanlar tarafından “aganigi” yaklaşımının yanlışlığı üzerinde durulmasına rağmen, ne yazık ki ilgililer, sanki kendi ellerinde doğru veriler yokmuş gibi, ekonomiyi magazinleştirirek “Aganigiyle fındık satışları %20 (hatta %30, %50) arttı.” diye işkembeden sallayan cıvıtık ekonomi muhabirlerinin uydurduğu haberlerin rüzgarıyla bu yanlışı sürdürüp durmuşlardı. Geç de olsa sağduyunun kazanması yine de sevindirici tabii...

Niye bu konuya bu kadar taktım? Çünkü fındık, herhangi bir şirketin herhangi bir ürünü değil, ulusal bir değer... Bu değerin iç ve dış pazarlarda markalaştırılması beklenirken, üç beş kişinin kararıyla süfli bir Viagra muamelesine tâbi tutularak son derece yanlış bir şekilde konumlandırılması ve kirletilmesine elbette feveran edecektim.

Şimdi “aganigi” uğruna boşa harcanan milyonlarca dolarlık kaynağı bir yana koyalım, bu kirin temizlenmesi ve doğru bir konumlandırma için malasef daha fazlası gerekecek.

Yine de Fındık Tanıtım Grubu’nu bu isabetli kararından ve yanlıştan dönme basiretini göstermesinden dolayı kutluyorum.

Bu yeni kampanyayla fındığın “yardımcı ürün” olarak konumlandırılmasını ise ayrıca tartışırız; şimdi “aganigi”den kurtulmak üzere olduğumuza sevinmekle yetinelim.

Ama madem işin doğrultulması yönünde bir irade gösterilmiş, şunu da söylemeden geçmeyelim. Filmlerin sonunda yer alan logoların grafik tasarım açısından sefilliğinin ortadan kaldırılması yanında temel mantığının da radikal bir biçimde değiştirilmesi gerekiyor. Türk fındığını markalaştırmak amacını taşıyorsanız bunun marka adı “Türk Fındığı”dır. Oysa Türkiye reklamı yapar gibi, logoda yer alan ifade “Mucize Kuruyemiş Fındık Diyarı Türkiye” şeklinde kurgulanmış. Sanki “Dadaşlar diyarı Erzurum” der gibi... Bu tamlamada vurgu fındığa değil, Türkiye’yedir ve fındık “tamlayan” konumundadır. Zaten bu kadar uzun marka adı da olmaz.

Ayrıca, yine hedefiniz Türk fındığını markalaştırmaksa, yani eğer markalaştırmaksa, bunun adına “kuruyemiş” dememelisiniz.

Türk fındığının geleceği için umutlanalım mı?