Bu konuyu bir süre için kapatmaya niyetliydim. Ancak 8 Ocak 2006 tarihli Sabah’ta Ali Saydam’ın yorumunu okuyunca duramadım. Noktasına virgülüne dokunmadan alıntılıyorum:
“Hatanın tarifi (aslında hata yerine başka bir kelime kullanılıyor ama biz buraya yakıştıramadık) "aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemekmiş". Fındık Tanıtım Grubu'nun ikinci Aganigi kampanyası da bu tarife iyi bir örnek oluşturuyor.
İlk kampanya 2000'lerin başıydı. Demiştim ki 'Bizim millete sökmez bu numara'. Açıkça cinselliğe gönderme yapan, üstelik kimsenin ağzını açıp söyleyemediği iktidarsızlığa deva olacağını iddia eden bir reklam nasıl olur da Türk toplumunun kültür ve değerlerine uyar? Dahası alışveriş yapanların yüzde 80'ine yakını kadın. Kadın gidecek kuruyemişçiye diyecek ki: "250 gram fındık istiyorum"; tezgahtar hiç sesini çıkarmasa; sadece gülümsese; nasıl hisseder o kadın?.. Ya da aynı kadın "250 gram yeter mi yenge?" türünden 'yalaka' bir soruyla karşılaşsa...
Değerlerle ters bir mesaja yönelirsen büyük risk alırsın. 2000 yılında bu riski almışlardı. Tarih 27 Ağustos 2000. Gazete Milliyet. Sayfa 10. Tam sayfa bir araştırma. Haberi yapan kişi Nedim Şener. Başlıkta koca puntolarla deniyor ki: "Asıl parayı hep Aganigi diye reklam yapanlar kazandı"...
Fındık Tanıtım Grubu, web sitesinde ilk kampanyada yüzde 30 artış sağlandığını söylüyor. Fındık üreticileri de battıklarını... İnşallah bu sefer satarlar da, biz de tükürdüğümüzü yalar, "değerler falan önemli değildir, aslolan reklamın yaratıcı, konuşturan, 'güzel ve çarpıcı' olmasıdır" deriz...”
Ali Saydam’ın yazısı bu kadar... Bu yazı üzerine ben de konuyla ilgili ilk postamda Ejderha Zamanı’nın “fındığın 18 yaşından küçüklere yasaklanması” önerisine karşılık yazdığım yorumu burada tekrarlıyorum:
İlk "aganigi" kampanyası döneminin Karadeniz Fındık ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ahmet Başkan anlatıyor: "Aganigi" sloganının ana fikrini de ben vermiştim ona. 50'lerde lisedeyken dayımların Giresun'da bir mağazası vardı. Kaldırımda sandığıyla birlikte oturan Kambur Arif diye bir adam vardı. Fabrikalardan ekstra iç fındık alıp taş fırınlarda kendi eliyle kavururdu. Bugün bile Kambur Arif kadar güzel fındık kavuran yok. Bir de küçük bir et kıyma makinesi vardı. Muayyen bir ölçüde kesme şekerle fındığı kıyma makinesinde çekerdi. Yağlı kağıttan külahlara koyup satardı. Akşam üzeri 50-60-70'likler gizli gizli siparişlerini verirlerdi. Sonra, karşıda kahveler vardı. Orada beklerlerdi. Arif onları hazırlar, alacakaranlık çökünce Arif'e gidip yine gizli gizli siparişlerini alırlar ve evlerine giderlerdi. Tabii kuvvet macunu olarak kullanıyorlar. Bunu anlatmıştım, slogan buradan esinlenerek ortaya çıkarıldı."
Bu arada Başkan, bu kampanyayla iç pazardaki fındık satışlarının %30 arttığını da ifade ediyor. Tam %30... (Resmi veya gayri resmi istatistiklerde hiçbir dönemde böylesine dramatik bir artış görünmüyor. Fındığın afrodizyak etkisine nasıl inanılıyorsa, buna da öyle inanılıyor. Bir veri değil, bir inanış yani!)
Yukarıdaki malzemeyi şöyle bir alt alta yazalım mı?
Kambur Arif,
Ekstra iç fındık,
Muayyen ölçüde kesme şeker,
Kıyma makinesi,
Yağlı kağıttan külah,
Kahvehaneler,
Alacakaranlık,
Gizli gizli sipariş,
Kuvvet macunu,
50-60-70'likler ve
satışlarda tam %30 artış!
Ben de Ali Saydam’a soruyorum. Kadınlar alamaz, peki bu durumda erkekler (daha doğrusu 50-60-70'likler) mahalle bakkalına veya Migros'a gizli gizli siparişler mi verirler acaba?
Ali Saydam'ın da benim de, meseleye "ahlakçı" bir kaygıyla bakmadığımızı söylemeye gerek yok sanırım. Orası tamaman ayrı bir alan.
Edit [ 15 OCAK 2006 ]
Bu da Ali Atıf Bir'in 15 Ocak 2006 tarihli Hürriyet'te yayınlanan yorumu:
DAHA önce espri niyetine yazdım. Bu kez Sağlık Bakanlığı’nı gerçekten uyarıyorum. Fındık Tanıtım Grubu’nun yeni reklam kampanyasında reklamlarda fındık neredeyse basura bile iyi gelen bir mucize ilaç gibi gösteriliyor. FTG’nin ileri sürdüğü iddialar tartışmalı. Bazı iddiaların da genellenmesi sakıncalı. Fındık ilaçsa ruhsat alsın eczanelerde satılsın... Fındık tezgah üstü ilaç gibi yorumlanıyorsa o zaman tüm tezgah üstü ilaç reklamlarına izin verilsin, haksız rekabet yapılmasın!