10 Temmuz 2010 Cumartesi

| “İhmal edilmiş şıklık” ve kot taşla(t)ma vicdansızlığı...

Bizim gençliğimizde taşlanmış blucinler olmadığı için Amerikan pazarından aldığımız pantolonlar ya giyile giyile kendisi beyazlar ya da birtakım müdahalelerle biz beyazlatırdık. Kot beyazlatmanın çamaşır suyuna basmak, denize kotla girip kumlarda yuvarlanmak, tel fırçayla fırçalamak, taşa sürtmek gibi yöntemleri vardı.


Beyazla(tıl)mamış blucin asla makbul değildi. “Solcu” parkaların altında bile beyazlamış “Amerikan” kotları olmalıydı, Amerikan pazarından yeni alınmış ya da Avrupa’daki akrabalarımız tarafından hediye olarak getirilmiş “taze” blucinleri giymek hiç hoş değildi.

Şimdi hazır beyazlatılmış ve yırtık pırtık eskitilmiş olarak satılıyor blucinler... Rekabetin acımasız vahşiliğine vicdanlarını teslim eden bazı üreticiler ise insan canı pahasına ilkel yöntemlerle yapıyor bu işlemi...

Kot beyazlatmada amaç, bir yaşanmışlık ve eskimişlik duygusu yaratmaktır. İki dirhem bir çekirdek giyinmek, ortalıkta jilet gibi dolaşmak doğru değildir çünkü... Buna “ihmal edilmiş şıklık” diyenler var. Bakımlı olmakla birlikte saçınızın bir iki perçem dağılması, kıravatınızın hafifçe bir yana kayması, pantolonun diz arkası ve kasıklara gelen bölgelerinin ütüsünün bozulması, ayakkabının oynak bölgelerinde izler oluşması gibi kusurlar sizi vitrin mankeninden ayıran, yaşadığınızı ve nefes alıp verdiğinizi gösteren unsurlardır aslında...

Dikkat edin, yukarıda sözünü ettiğim vicdansızlar, kot beyazlatmanın ne anlama geldiğini bile bilmedikleri ve sadece piyasayı taklit ettikleri için kataloglarında ütüsüz blucin görmeye tahammül edemezler. Pantolonlarını giydirdikleri fotomodeller jilet gibi olmak zorundadırlar illaki!

Vicdan olmadığı gibi akıl da yok bunlarda!