The Brand Age’in Ekim 2009 tarihli 9. sayısı çıktı. Dergi, bu sayısında Körfez sermayesinin neden marka yaratamadığını inceliyor: “Körfez ülkeleri, yüksek petrol fiyatları sayesinde gelirlerini büyük ölçüde artırmayı başarsa da küresel marka yaratma konusunda sınıfta kaldılar.”
Peki Türkiye? Bizim paramız yok, mazeretimiz var diyebilir miyiz? Aslında ben, The Brand Age’in Haziran 2009 tarihli sayısında yer alan “Beni ne doktorlar, ne mühendisler, ne marka uzmanları istedi de...” başlıklı yazımda Türkiye’nin marka yaratma konusunda neden yaya kaldığını açıklamaya çalışmıştım. Körfez ülkelerininki de galiba bundan farklı değil.
The Brand Age, bu sayısında da araştırma, inceleme, makale ve güncel haberlerle zengin bir içeriği barındırıyor. Benim bu sayıdaki yazım ise “Zaman ve uzam içinde...” başlığını taşıyor. Yazıdan bir paragraf tadımlık aktarayım:
“Markalar için uzam, sonsuz ve sınırsız uzay boşluğunda bir konum elde etmek demektir. Bu perspektiften baktığımızda, konumlandırma dediğimiz olgunun, başka markaların uzamlarıyla çakışmama, uzayda, o uzamların dışında bir uzama sahip olma stratejisi olduğunu söyleyebiliriz. Yani bir marka, sadece özvarlığının tasarlanmasıyla değil, aynı zamanda içinde bulunduğu uzamın tasarlanmasıyla da marka olabilme niteliği kazanabilir. Yaratmak istediğimiz marka, kendi uzamı içinde markadır ancak...”