15 Ağustos 2009 Cumartesi

| Mugannî Musahhih Adnan Efendi’nin “Espassız Sayıklamalar”ı...

“Enginarın cinsel performansı artırdığını biliyor muydunuz? Bilmiyor muydunuz? O halde, bir ‘redaktör’ün her tür metne parformans artırıcı bir etki yaptığını da bilmiyorsunuz!


Bu kitap, reklam sektörünün “arka bahçe”sinde arkasını hayata ve sektöre dönmeyen ‘kötü adam’lığı gönüllü (Mrk. Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev, Etienne de La Boetie) kabullenmiş bir mesleğin temsilcisinden; ‘reklam dünyası’na, işi ‘iletişim’ olan kişi, kurum ve kuruluşların Türkçeyi ‘Türkilizce’ye döndürme, Türkçenin defterini dürme sorumsuzluğunda, aymazlığında serpilen ‘pop’üler snobizmin tanrılarının doymak bilmeyen iştahlarına mütevazı bir ‘duruş’tur. Belki de ‘esas duruş’tur.

Ballı çiğköfteden, çilekli bamyadan tiksinmeyenler ve kendisiyle yüzleşmekten korkmayanlar için... Talan edilmiş ömrümüzün ‘dil’ine bir ‘redaktrö’nün meraklı gözünden tanıklık etmek isteyenlere biçilmiş içli bir kaftan...”

Bir kitabın, Adnan Algın’ın “Fax, Taxi & Sex” adlı kitabının arka kapak yazısını oluşturuyor yukarıdaki paragraflar...

Algın’ın hoş bir ithaf yazısıyla hediye ettiği kitabını elime aldığımda önce biraz ürktüm kalınlığından dolayı... Fakat kitaba şöylesine bir göz attığımda, kıvrak dilini, acı tatlı ikazlarını ve yansıttığı birikimi gözlemlememek, değerini hissetmemek mümkün değildi. Vahim savrulmaların yaşandığı sektörümüzde, fırtınalara rağmen kendisini sağlam bir mevzi ve mevkide tutabilen insanların varlığını görmek, ayrıca mutluluk verici... Kitabı okuduğumda ise henüz okumadan bulunduğum öngörüde isabet ettiğimi gördüm ve daha da çok mutlu oldum.

Adnan Algın, bir ajansta redaktör... Ben bu pozisyon için “editoryal direktör” demeyi tercih ediyorum. Maalesef bugün, reklam sektöründe ortaya çıkan “yazı”ların çoğunlukla “redakte” edilmekle kurtulacak durumda olmadığını, ancak adam gibi bir “direktör”ün inisiyatifi ve müdahalesiyle adam gibi bir “yazı”ya dönüşebileceğini düşünüyorum.

Nitekim kitapta, “Redaksiyon nedir?” sonusuna şöyle bir cevap var: “Düzeltme, son okuma, standart sağlama gibi evrelerle iç içe geçer; el ele blues söyler Anadolu’nun bağrında redaksiyon. İşin niteliğine ve niceliğine göre kapsamı daralıp genişleyebilir. Redaksiyon ve dolayısıyla redaktör, anlam ve bilgi kontrolü/düzeltmesi alanlarına da el atar. Adam Smith’in ruhunu şâd ede ede, ‘görünmez’ el teorisine uzanır redaktör; ifade bozuklukları, anlam boşlukları, maddî hatalar, terminolojik çelişkiler/tutarsızlıklar, standart dışı yazılışlar ve bağlaç ile edatın hâlâ ayırt edilememesi hayhuyu içinde... Bir sözcüğün satır sonunda ya da alt satırda yer almasının metne etkisi, bir harfin tipografik omuz yemiş hali, hatalı sözcük bölünmelerinden doğabilecek anlam kaymaları, bir espas...”

Adında da anlaşılacağı gibi, kitabın dil hassasiyetini öncelediğini, eleştirilerin ağırlıklı olarak dil yanlışları üzerinde yoğunlaştığını söyleyeyim. Bununla birlikte Algın, ajans içinde üretilen her çeşit yaratıcı işi önünde bulan, tüm departmanların tam ortasında duran bir pozisyona sahip olma ve reklam ajansı süreçlerini hem içeriden hem de araya bir mesafe koyarak dışarıdan gözlemleyebilme avantajıyla dil dışı konuları da kalemine konu etmiş kitabında... Dil izleğinden kopmadan... Keyifli, akıcı ve ironik üslubuyla...

Kitabına “Espassız Sayıklamalar” diyen Algın, otuz iki “sayıklama”yı konu başlığı olarak belirlemiş. Bu “sayıklamalar”dan birkaçının başlığını aktarmak, kitabın geniş ilgi yelpazesi konusunda da ipucu verecektir: C(urriculum) V(itae) Sayıklaması; “Doğum Travması”, Süzgeçli Kalem, Konumlandırma ve Gol Sayıklaması; “Kılabır” Sayıklaması, Yaratıcı Tembellik Sayıklaması; Bâhusus Bauhaus Sayıklaması; “De Get Lan” Sayıklaması, Reklam Türkçesi Sayıklaması; B/içimdeki Yara Sayıklaması, Mugannî Musahhih Adnan Efendi Sayıklaması, Bana Bilgi Gerek Bilgi Sayıklaması, “Kamyon Yazıları”ndan “Ajans Yazıları”na Sayıklaması, Ortaya Karışık Salata Sayıklaması, Şiir ve Reklam Yazarı Sayıklaması, Hayat Bir Sayıklamadır Sayıklaması gibi...

Mesela, Mugannî Musahhih Adnan Efendi Sayıklaması’ndan size tadımlık bir ziyafet çekmek isterim:

Arapça “düzelten, tashih yapan”dan yola çıkarak ve adıma “bey” yerine kullanılan “efendi”yi de ekleyerek, “Peru’da toz almak, kız almaktan zordur” gibisinden bir denemeye giriştim. “Mugannî” ise şarkıcı. Eski dilde ve unutulan ismiyle, hânende. Albümümün adı mı? Tiridine Tiridine Banarken Nihad Sami Banarlı’yı Trinidad’ta Nargile İçerken Yalnız Bıraktım. Müzik marketlerde ısrar aramayınız.

A Yüzü’nden:

Mugannî Musahhih Adnan Efendi – İnsört’lerdeki espasların fazlalığına aldırmam da, raketlerdeki espasları görmek beni kendimden geçirir ve hiç acımam patlatırım kafayı önüme gelene (Heavy Metal)

Mugannî Musahhih Adnan Efendi – De’leri, da’ları ayrı yazmayan kim olursa olsun birdir bana canevimde; yalarım, ısırırım, çimdiklerim (Etnik Arabesk)

Mugannî Musahhih Adnan Efendi – Takdire şâyan bir zam aldım da, sevinçten 24 acılı lahmacun yedim 18 ayranla (Hard Rock)

B Yüzü’nden:

Mugannî Musahhih Adnan Efendi – Delikanlı gibi “pirezantasyon” yapanda soğuk bir tostu buzlu neskafeyle içmeye çalışırken konkurun da konmayanın da diye dellendim, şapkamın üstüne oturan halkla ilişkilerci hanımın yüzünden. Bunların karnı tok diye tock tock vurdum yumruğumu masaya da projeksiyon aleti düşende çil yavrusu gibi kaçıştık, yine de bıkmadık konkurhipik yarışlarını seyretmekten “yurosport”ta katıla katıla (Teke Zortlatması)

Şiir ve Raklam Yazarı Sayıklaması’nda “Reklam söktürde çalışıp da, kreatif ekibe dahil olan bir kişinin işinde şiire bir patika açmaması tökezlemesine sebep olabilir. Düşünceyi ifade ederken kullandığımız sözcüklerin “yükte hafif pahada ağır” olmasını istiyorsak, şiir kitaplarıyla sevişmek gerekir.” diyen Adnan Algın’a katılmamak mümkün mü? Ben de yaratıcı ekibe hep şunu söylerim: “Reklamcının beslenme pınarı reklamlar değildir. Tuğla gibi kitaplardan, şimdilerdeyse ağırlıklı olarak İnternet üzerinden, Amerika’dan Avrupa’ya, Japonya’dan Brezilya’ya kadar, dünyanın birçok kültüründe üretilmiş reklamları mıncık mıncık ederek ancak reklam yaratma usulünüzü çeşitlendirmiş olursunuz, ama ‘taze fikir reklamlar’ üretmek için bunlardan beslenemezsiniz.”

Devam ediyor Algın: “Reklam yazarının hınzır zekâsını, cin fikrini besleyecektir şiir. Hedefe kilitlenmek ve hedef kitleyi reklamı yapılacak ürüne kilitlemek şiirin feleğinde çember çevirmekle doruklara çıkarılabilir. Duru, yalın, incelikli, yerinde, davetkâr metinlerin yolu nereden geçiyor olabilir? O bardan ya da bu bardan değil tabii! Bir üst-dil olan şiire hâkim olabilen “yazar”ın, hüzünlü bir tenakuz içinde de olsa, önüne gelen bir beyaz eşya markasına zımba gibi mesajları yazması çerezdir çerez!”

Eğer bu kitabı okumadıysanız, dil konusunda belli başlı “galat”ları eğlenerek öğrenmekten, neden dil hassasiyeti sorusunun cevabını bulmaktan, sektöre tutulan aynada kendinizi görüp kıs kıs gülmekten, kitabın başından sonuna “Mrk.” rumuzuyla içinizdeki “böcek”e yem atan koca bir demet beslenme kaynağı listesinden, dimağınızda kesif bir şekilde hissedeceğiniz okuma ve anlama lezzetinden, her gün yaşadığınız için rutinleşip gözünüzden kaçan mizahı görmekten ve sıkı bir “çimdik”ten mahrum kalmışsınız demektir.

Eğer okumadıysanız, ballı çiğköfteden, çilekli bamyadan tiksinmiyor ve kendinizle yüzleşmekten korkmuyorsanız, bu kitap sizin için biçilmiş içli bir kaftan.

Son söz yine kitaptan: “Below the line” deme işlere, döner girer portföyüne!”

Fax, Taxi & Sex “Espassız Sayıklamalar”, Adnan Algın, Reklam Yaratıcıları Derneği Beslenme Saati Kitapları, Mart 2009, İstanbul.