Refik Halit Karay’ın Eskici isimli hikayesini bilir misiniz? Esra Yalazan’ın “Çocuklar, sümbüller, Türkçe ve Refik Halit Karay...” başlıklı yazısını okuyunca, çok gerilerden, ilkokul yıllarımdan burnuma düşen derin bir sızı hissettim. O yıllardan bugüne o hikayeye bir kez daha göz atmış olduğumu sanmıyorum, hikayeyi bütün ayrıntılarıyla hatırlamam da mümkün değildi, ama Yalazan’ın yazısında Eskici adını görür görmez, duygusu bir sağanak gibi üstüme boşalıverdi birden.
Birkaç gün önce “Dil yasağı, insanın diline değil, zihnine vurulan bir kelepçedir!” başlığıyla bir yazı kaleme almıştım. Eskici’yle belki kırk yıl sonra yeniden karşılaşıp Yalazan’ın yorumlarını da okuyunca kendi kendime dedim ki, bu yazının başlığı “Dil yasağı, insanı ömür boyu gurbete mahkum etmek demektir!” şeklinde de olabilirdi.
Ekşi Sözlük’ten muhteşem bir girdi: “Gurbet öyle çok uzaklar degildir; beşiğin öteki tarafı da gurbettir.”