23 Mayıs 2009 Cumartesi

| Bilgi, boyun kireçlenmesine neden olabilir!

Geçen gün bir sohbette, bulunduğu sektörün sorunlarından söz eden bir işadamına ayaküstü bazı çözümler ve yeni rekabetçi pazarlama fikirleri önerdim. Art arda üç dört önerinin anında cevaplarını, daha doğrusu bu önerilerin niçin hayata geçirilemeyeceğiyle ilgili gerekçelerini sıralayıverdi bana... “Evet, çok güzel fikir ama, şu şu nedenlerle bunu hayata geçirmemiz mümkün değil. Çünkü...”


Tabii ki, yapabilmek için bilmek şarttır. Ama bazan bizzat bilginin kendisi ayağımızdaki prangaya dönüşebiliyor. Arkadaşa dedim ki: “Bak şimdi, ben sana üç değil yirmi üç farklı öneri sunsam, adım gibi eminim ki, hepsine verecek cevapların, yani mazeretlerin olacak. Çünkü kendi kategorini ve bu kategorinin teamüllerini çok iyi biliyorsun. Eğer bu boyun kireçlenmesinden kurtulmazsan kafanı sağa sola çevirip başka şeyler görmen mümkün olmaz.”

Bana hak verdi ama, bilemiyorum bu kireçlenmeyi çözebilecek mi?

Meseleye bir başka açıdan da bakabiliriz belki. İnternet’te dolanıp duran, belki milyonlarca kez çoğaltılan bazı hikayeler vardır. Aşağıdaki hikaye de bunlardan biri... Telif sahibini bulabilmek mümkün olmadığı için bir kez de ben kopyaladım. Bu tür şeylerin hepsini hor görmeyin bence, popülerleşme tümden işe yaramazlık anlamına gelmez her zaman. Buyurun:

Karı koca birlikte tatile çıkarlar. Gittikleri yerde kamp kurarlar. Tatillerinin ikinci gününün akşamı güzel bir yemek yeyip uykuya dalarlar. Birkaç saat sonra kadın uyanır ve dürterek kocasını da uyandırır. Adam uyku sersemidir, güzel bir rüyadan uyandırıldığı için de biraz kızgındır: “Ne oldu? Ne istiyorsun?” diye sorar karısına... “Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle.” Adam gökyüzüne bakar ve cevap verir: “Bunun için mi uyandırdın beni? Bir sürü yıldız görüyorum, ışıl ışıl parlayan milyonlarca yıldız.” Karısı tekrar sorar: “Peki, bu sana neyi gösteriyor?” Artık iyice uykusu kaçan adam biraz düşünür ve cevap verir: “Teolojik olarak Allah’ın kudretini ve kendi acizliğimizi görüyorum. Felsefi olarak, evrenin sonsuzluğunu ve onun karşısındaki önemsizliğimizi görüyorum. Astronomik olarak galaksilerin, yıldızların, gezegenlerin varlığını görüyorum. Yıldızların konumuna bakarak saatin kaç olduğunu görüyorum. Meteorolojik olarak da bugün havanın çok güzel olacağını görüyorum. Niye sordun bunu bana? Sana neyi gösteriyor?” Kadın bir çığlık şeklinde cevap verir: “Necatiii, çadırımızı çalmışlar!”