Sadaka taşı nedir, bilir misiniz? Ben de gazeteci ve yerel tarih araştırmacısı dostum Yaşar Karaduman’dan öğrenmiştim. Onun ifadesiye “Sadaka taşı Türk milletinin bir sevgi, asalet ve fazilet taşıdır. Osmanlı, bir insana saygı medeniyeti kurmuştu, paylaşmayı çeşitli kurumlarla yaygın hale getirmişti. Külliyeler, imaretler, hanlar, hamamlar, şifahaneler ve sadaka taşları hep insan içindi. Komşusu aç olan tok yatamazdı, bu yetmezmiş gibi hayvanlara da bir sevgi vardı, sokak hayvanlarına barınak, kuş evleri, sulaklar, yalaklar, çeşmeler ve hayvanların da su içebilmesi için yerler yapılırdı.”
En fazla iki metre boyunda olan, genellikle beyaz taş veya mermerden yapılan silindir veya diktörgen prizma şeklindeki sadaka taşlarının üstünde 15 cm. civarında bir oyuk bulunur, hayırseverler, yoksulların alması için para, giysi veya yiyecek gibi yardımlarını buraya koyarlarmış. Daha çok gözden uzak yerlerde bulunan sadaka taşları, iyiliksever insanlarla yardıma muhtaç olanların yüz yüze gelmemelerini sağlarmış. Çünkü, âdet üzre yardımlar gece geç saatlerde sadaka taşlarına konulur, muhtaç olanlar da bu yardımlardan ihtiyaçları kadarını sabaha karşı alırlarmış. Böylece alan utanmaktan, veren de gurur ve riyadan kendini korurmuş.
Prof. Dr. Süheyl Ünver, “Derdini kimseye açamayan fakir, ihtiyacı olunca sadaka taşına konulan parayı alır, kalanını kendisi gibi ihtiyacı olanları düşünme terbiyesi icabı geri kor ve ‘meçhul sadakacı’ya içinin memnunluğunu kalbinden ulaştırır ve dönermiş.” diye yazmış bir makalesinde... Bir de, bir mahallenin fakirleri için konulmuş bağışlara diğer bir mahallenin fakirleri dokunmazlarmış.
Günümüzde, orda burda çok ender rastlanan sadaka taşlarının işlevini bilen kalmadığı gibi, bu taşların pek çoğu kaldırım, temel ve duvar taşı olarak heba edilmişlerdir.
Tabii, bugün “dilenciye verilen para” şeklinde anlam daralmasına uğrayan sadaka da, eski kültürümüzde “muhtaç olana yapılan her türlü iyilik” anlamına geliyormuş: Yiyecek, içeçek ve paradan da öte, mesela bir tebessüm, bir güzel söz, içten bir bakış... Hatta biri için zaman harcamak, bilmeyene bilgisini aktarmak, emek vererek yardımcı olmak, yetimin başını okşamak ve insanlara selam vermek de sadaka hükmündeymiş.
Kulaklarından ve gözlerinden her daim enerji, ama pozitif enerji fışkırdığına tanık olduğumuz Sevgili Tunç Kılınç’ın başlattığı Faili Meçhul Kıyak Hareketi’ni duyunca bunlar geldi aklıma... Ve bir masal gibi “mışlı geçmiş zaman” kipiyle kurduğum yukarıdaki cümlelerin kip değiştirerek gerçeğe dönüşmesini görmenin, belki hepimize insanlığımızı bir kez daha hatırlatabileceğini düşündüm.
Fazla söze ne hâcet, insanlığını hatırlamak isteyenleri Tunç’un “Faili Meçhul Kıyak!”, “Faili Meçhul Kıyak Hareketi’nde İlk On Gün” ve “FMK Hareketi Öldürecek Beni Heyecandan” yazılarına ve onun bu güzel heyacanını adım adım paylaşmaya buyur etmem yetecek.
Sağol kardeşim, sağol koca yürek.