30 Ekim 2008 Perşembe

| Stratejik derinlik ve kaostan kozmoza geçişin aktörü olmak...

KENDİ UZMANLIK ALANINIZLA İLGİLİ OLMAYAN BİR KİTABI OKURKEN KAZANDIĞINIZ YENİ BİLGİLERİ EĞER KENDİ BİRİKİMİNİZİN ZEMİNİ ÜZERİNDE YENİDEN İNŞA EDEMEZSENİZ YETERLİ FAYDAYI ELDE EDEMEZSİNİZ. BEN, MESLEKİ DERİNLİK KAZANMA KONUSUNDA, MESLEK DIŞI BESLENMELERİN İÇ BESLENMELERDEN DAHA ANLAMLI OLDUĞUNU DÜŞÜNÜRÜM. YENİ FÜZYONLAR YARATMAK DA ANCAK BU ŞEKİLDE MÜMKÜNDÜR. HERKESİN “OKUMA”SI KENDİNEDİR; ÇÜNKÜ HER KİTAP HER ZİHİNDE FARKLI ŞEKİLLERDE AÇILIR. BİLGİYİ BÜYÜTEN VE ÇOĞALTAN DA BU DEĞİL MİDİR? BAŞBAKANLIK DANIŞMANI VE BÜYÜKELÇİ PROF. DR. AHMET DAVUTOĞLU’NUN “STRATEJİK DERİNLİK” KİTABINA, KRİZ TARTIŞMALARININ ORTASINDA YENİDEN GÖZ ATMAK BANA İYİ GELDİ. BELKİ GİRİŞ BÖLÜMÜNDEN BİRKAÇ PARAGRAFI OKUMAK SİZE DE İYİ GELİR DİYE DÜŞÜNDÜM. BUYURUN:


Dinamik bir uluslararası çevrede kendileri de dinamik bir değişim süreci içinde bulunan toplumların önünde temelde üç farklı psikolojiye dayanan üç farklı alternatif vardır: Birincisi, kendi dinamizmini sınırlayan statik bir tavrı benimseyerek uluslararası yapının dinamizminin geçmesini beklemek ve bütün tanımlama ihtiyaçlarını uluslararası sistemin istikrara kavuşmasına kadar ertelemektir. Eğer bir toplum kendi dinamizmini yönlendirme konusunda özgüvene sahip değilse, kendi dinamizminden korkuyorsa ve kendisini bu nedenle statik tanımlamalar içinde tutmaya çalışıyorsa bu yolu tercih edecektir.

İkincisi, kendi dinamizminin odaklandığı güç unsurlarını anlamlandırmaksızın uluslararası dinamizmin akışına kendini kaptırmaktır. Bu da kendini tarih içinde bir özne olarak tanımlama sıkıntısı çeken ve tarihi akan bir nehir, uluslararası güç merkezlerini bu nehri yönlendiren etken unsurlar, kendini de bu akışa kapılmak zorunda olan sıradan bir nesne olarak gören bir bakış açısının ürünüdür.

Üçüncüsü ise kendi dinamizminin potansiyelini uluslararası dinamizmin potasında bir güç parametresi haline dönüştürebilme çabası içine girmektir. Bu tercih her iki dinamizmin kaynaklarını da, mekanizmasını da, akış seyrini de resmedebilen, açıklayabilen, anlayabilen ve anlamlandırabilen bir yaklaşımın ürünü olabilir.

Birinciler bir özgüven, ikinciler bir kimlik tanımlaması problemi ile boğuşurken üçüncüler kendi tarih ve coğrafya derinliklerinden kaynaklanan bir özgüvene sahip olmanın psikolojik gücü ile sadece diğer iki yaklaşımca risk unsuru gibi görünen kendi dinamizmlerini bir güç oluşturma kanalına akıtmayı bilmekle kalmazlar, aynı zamanda uluslararası dinamizmin dengeye dönüşmesi sürecinde belirleyici olan bir strateji performansı da gösterebilirler. Bu çerçevede birinciler vakit kazanmaya ve dinamizmi geçiştirmeye, ikinciler dinamizmin sarhoşluğunda vakti unutmaya yönelirken, üçüncüler vaktin her anını geleceği şekillendirme potansiyeli taşıyan bir büyük değer olarak telakki ederler ve hakkıyla değerlendirilmeden geçen her anı kaçırılan bir büyük fırsat olarak görürler.

Birinciler kendi toplumsal potansiyellerini kontrol altında tutmaya, ikinciler kendi toplumları ile yabancılaşarak küresel trendlerin trenini kaçırmamaya çalışırken, üçüncüler kendi toplumları ile tarihi bir yürüyüşe çıkmış olmanın kararlılığı içinde toplumun kendi bünyesinde barındırdığı her dinamik unsuru gerektiği anda ve gerektiği şekilde kullanmaya çalışırlar. Birinciler kendi yerel varoluş alanlarını korumaya, ikinciler yerel varoluş alanlarından koparak mümkün olduğunca çabuk bir zamanda küresel varoluş alanlarına ulaşmaya çalışırken, üçüncüler kendi yerel varoluş alanları ile küresel varoluş alanları arasında yeni bir anlamlılık ilişkisi kurarak gelecek nesillerini tarihte onurlu birer özne kılacak zemini hazırlamaya çalışırlar.

Birinciler kaosun anaforundan korunmaya, ikinciler bu anafora kapılmaya çalışırken, üçüncüler kaostan kozmoza geçişin aktörleri olmaya gayret ederler.

Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik, (Küre Yayınları, 25. Basım, Nisan 2008) s. 10-11