16 Eylül 2019 Pazartesi

| Enerji tanrısına kurban verir gibi...

Üstünden her biri bir değer katarak yirmiden fazla uygarlığın geçtiği, on UNESCO kültür mirası kriterinden yalnızca herhangi birini değil, dokuzunu aynı anda karşılayan Hasankeyf’i yıllık 4,120 GWh enerji karşılığında sulara gömmeyi göze alabilmemiz, bu topraklardaki asıl en zengin ve ölçülemez enerjinin nerelerden, nasıl çıkarılacağını ve işleneceğini bilemediğimizdendir.

Fotoğraf: Bünyad Dinç, Hasankeyf.

Şimdiye kadar neleri barajların altında bıraktığımıza gelince... Şimdilerde Göbeklitepe’yi bulduk diye göbek atarken ona çok yakın zamanlara tarihlenen ve Neolitik Çağ’ın en önemli yerleşim yerlerinden Nevali Çori’yi Atatürk Barajı’nın suları altında bırakmıştık. Yine aynı baraj, Şanlıurfa’daki Lidar Höyüğü’nü, Adıyaman’daki Samosata ve Tille Höyüğü’nü yuttu. Gaziantep’teki Zeugma Antik Kenti’nin önemli bir bölümünü, yine Gaziantep’teki Urima Antik Kenti ve Rumkale’yi, Şanlıurfa’ki Savaşan Köyü’nü Birecik Barajı’nın suları altında bıraktık. Seyhan Barajı’na Adana’daki Augusta Antik Kenti’ni ve İzmir’deki Allianoi Antik Kenti’ni kurban verdik. Ilısu Barajı ise sadece Hasankeyf’i bizden almadı, Siirt Botan Vadisi‘ndeki Türbe Höyük, Başur Höyük, Çattepe Höyük ve Motit Kalesi’ni de yedi.

Tabii elektriksiz yapamıyoruz, fakat bir gün alternatif enerji kaynaklarından bol ve ucuz enerji elde etmeye başladığımızda bu zenginlikleri harcadığımıza çok hayıflanacağız. Belki de şimdi olduğu gibi umursamayacağız bile.