Üstünden çok zaman geçti, artık daha rahat konuşabiliriz. Fındık iç tüketimini arttırmak için yapılan “aganigi” reklamlarının ne kadar beğeni topladığını, üstünde ne kadar konuşulduğunu hatırlarsınız. Belki de bu reklamlarla fındık satışlarının ciddi oranda arttığını, hatta patladığını düşünüyorsunuzdur. Oysa DPT istatistiklerine göre o yıllarda fındık satışlarında yıllık bazda hiçbir artış yoktur. Hatta yaklaşımın ısrarla devam ettirilmiş olmasına rağmen.
Reklam yayındayken fındık satış grafiklerinin anlık yükselişi, uyanık perakendecilerin “Malın reklamı yapılıyor, çok satacak!” motivasyonunun yarattığı üretici-toptancı-satış noktası arasındaki trafikten ibarettir. Rafa yansımamıştır. Eğer bu reklamlardaki amacınız, kısa vadede eldeki stokların perakendecinin deposuna yıkılması idiyse çok başarılı olmuştur, ama buna karşın bu yaklaşım, lezzetli, keyifli ve sağlığa yararlı bir çerezi “kart zampara” afrodizyağına dönüştürmüş, kalıcı bir başarıya yol açmamıştır.
Kimseyi incitmek değil, bir olguyu tespit etmek için gündeme getirdim konuyu. Bu durumda şuraya bağlayabiliriz: Reklamda üç çeşit yaratıcılık: 1. Yararlı yaratıcılık (useful creativity), 2. Yararsız veya zararsız yaratıcılık (useless or harmless creativity), 3. Zararlı yaratıcılık (harmful creativity).
Dünya üretiminin %75’ini gerçekleştirdiğimiz fındığı sıradan bir mal olmaktan ve taban fiyat tartışmalarından kurtarmak için etkili bir stratejiye ve yararlı yaratıcılığa ihtiyacımız var.