Buna rağmen reklamlarda düşünce çakışmalarının yaşanmasının
nedenini, reklamcının, ya reklamın ortak diline ya da bir rol modele kendisini
fazla bağlamış, hatta kaptırmış olmasına bağlayabiliriz. Araştırma verileri,
kendi yaşam tarzımız ve zihin haritamız, çevremizdeki insanlarla
ilişkilerimizde edindiğimiz izlenimler gibi dış etmenlerin düşünce
çakışmalarına bu ölçüde neden olabileceğini sanmıyorum. Buna, “reklam
çakışması”ndan daha çok, kendisini ortak dile ya da bir modele mahkum etmiş
“reklamcı çakışması” demeliyiz.Aynı şekilde, gündem bağlantılı, konjonktürden devşirme reklamlarda da çakışma sadece “gündem”le sınırlı kalırsa bunu da düşünce çakışması olarak nitelendiremeyiz. Öyle ki, o gündem, pazardaki birkaç markanın aynı anda işine yaramış olabilir, oysa bizim bakacağımız yer yine “etkinin nasıl içte eritildiği”dir.
Tabii ki taklit ya da intihal gibi etik dışı uygulamaları eşzamanlı düşünce çakışmalarından ayrı tutuyoruz. Bir okurunun, yaptığı kırk sözcüklük bir çalıntıyı yakalaması üzerine intihar eden Ken Adachi gibi adamlar reklam dünyasından çıkmaz!
