14 Aralık 2011 Çarşamba

| Gözden ırak olan...

Jean Piaget’nin çocuk gelişim modelinde, nesnelerin zihinsel imajlarını oluşturma yetisi kazanmaya başlayan bir yaşlarındaki bebeğin bir nesneyi görmediği durumlarda bile onun varlığını koruduğunu bilmesi durumuna nesne kalıcılığı (object permanence) deniyor. Nitekim bebek, daha önceki aylarında, görmediği nesnelerle ilgili zihinsel bir imaja sahip olmadığı için, nesne gözünün önünden kaldırıldığında onun varlığının devam ettiğini akıl edemez. Bu evrede kavramlar zihinde henüz yapılandırılmamıştır.


İlk aylarında bebeğin oynadığı oyuncağı elinden alıp saklarsanız onun için artık o oyuncak yoktur. Çünkü bebek henüz kavramsal öğrenme sürecine girmemiştir ve sadece duyu organları aracılığıyla algıladığı uyaranların varlığını kabul eder. Kavramların zihinde yapılandırılabilmesi çocuğun bilişsel gelişiminin daha sonraki evrelerinde tamamlanabilmektedir. Kavramların sembolik taşıyıcısı olan dil de bu evrelerde yavaş yavaş kulanılmaya başlanacaktır.

Bu durumda, nesne kalıcılığı denilen olgu, aslında nesnelerle ilgili kavramların oluşmaya başlaması ve kalıcılık kazanmasıdır. Algı mı imaj mı tartışmalarına bu noktadan da bir katkıda bulunabiliriz; algı doğuştan itibaren (hatta doğuştan da önce) gerçekleşirken, imaj için bilişsel gelişimin tamamlanması şarttır.

Bebek için “gözden ırak olan, gönülden de ırak” olur. Bu söz yetişkinler için söylenmiştir, ama onlar için yine de “gözden ırak olan”ın kendi fiziki varlığıyla göz önüne gelmesine gerek yoktur, ilgili göstergeler zihindeki imajı açığa çıkararak “gözden ırak” olanı “gönüle yakın” hale getiriverir.

Konuyu bebeklerle açmış olsak bile, aslında biz yetişkinler için de her bir kavram, bebekteki gibi zihinsel bir nüve halinde oluşur ve geçirdiği bilişsel süreçler sonucu gittikçe olgunlaşır. Sonra zaman içinde büyür de büyür.

Daha uzatmayalım, bu yazının nereye varacağını anladınız siz.