23 Temmuz 2010 Cuma

| Akılcı kandırmaca!

“Modern sanayi toplumlarında nesne nadiren kusursuz bir fetiş niteliğine sahiptir. Genellikle nesneden çalışması, yani teknik bir işleve sahip olması beklenmektedir. Nesneler çalışır durumda olmalı ya da bir işe yaramalıdır. Bu nesnel bir amaca hizmet etmekten çok nesneye ek bir mana kazandırmak şeklinde olmalıdır. Çalışmayan bir nesne, prestij aracı olma özelliğini yitirebilmektedir. Burada da kullanım değerinin aslında gösterge değişim değerine yataklık yaptığı söylenebilir.” (Jean Baudrillard, Gösterge Ekonomi Politiği Hakkında Bir Eleştiri, Çeviren: Oğuz Adanır – Ali Bilgin, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, 2009)


Baudrillard, bir başka kitabında da (Jean Baudrillard, Nesneler Sistemi, Çeviren: Oğuz Adanır – Aslı Karamollaoğlu, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, 2010) şunları yazar: “Bu dekor ve ortamla ilgili değerler çözümlemesi bütün sistemin İŞLEVSELLİK kavramı üstüne oturduğunu göstermektedir. Renkler, biçimler, malzemeler, dekor ve mekan tamamıyla işlevseldir. Bütün rejimlerin demokratik olmaya çalışması gibi bütün nesneler işlevsel olmaya çalışmaktadır. Modernleşme sayesinde çok büyük bir saygınlık kazanan işlevsellik kesinlikle karmaşık bir terimdir. ‘İşlev’ sözcüğünden türetilen bu terim nesnenin kendini gerçek dünya ve insani gereksinimler arasında kurduğu doğru ilişkiler sayesinde var ettiği türden bir anlama sahiptir.”

Modernizmin bir çeşit rasyonel bahaneleri arasında yer alan işlevsellik, aslında sadece nesnelerle de sınırlı değildir. Modern ideolojiler de modern satıcılar gibi mutlaka akılcı ve bilimsel bir zemine oturturlar kendilerini...

“Tatile gitmeliyim, çünkü on bir aylık yorgunluğumu ancak böyle atabilirim ve gelecek on bir ay için kendimi böyle yenileyebilirim.”

“Evet, bu tişört çok pahalı, biliyorum. Fakat inanır mısın, çok kaliteli ve terletmiyor.”

“Harf devrimi zorunluydu, çünkü eski yazının okunması zordu. Bu nedenle toplumda okuma yazma oranı çok düşüktü.”

“Çamaşır makinemde Calgon kullanıyorum, çünkü kireçli su makinemde pahalı arızalara yol açabilir.”

“Avrupa’yı ezip yok etmeliyiz, çünkü onlar Almanya’yı yok etmeye yemin ettiler.”

“Çok çocuk yapmamalıyız, çünkü daha fazla yaparsak onları yararlı bir yurttaş olarak yetiştirmeye gücümüz yetmez.”

“Evet, lezzetsiz, ama çok sağlıklı!”

Örnekleri çoğaltabilirsiniz, uzatmayalım. Baudrillard’ın ilk alıntıdaki “Bu nesnel bir amaca hizmet etmekten çok nesneye ek bir mana kazandırmak şeklinde olmalıdır.” cümlesinden ilerlersek, aslında işlevsel değerlerin de simgesel değer hanesine yazıldığını söyleyebiliriz. Yani, “kullanım değeri gösterge değişim değerine yataklık yaparak” simgesel değeri büyütür.

Ve biz, hayatımız boyunca, kullandığımız nesnelerin, düşüncelerimizin, tutumlarımızın sağlam bir rasyonel zemine oturduğundan o kadar eminizdir ki, aksini iddia edenlere karşı savaş açarız. Çünkü inşa ettiğimiz “göstergeleri” kaybettiğimiz anda kendimizi de kaybedecek hale gelmişizdir. Ne kadar akılcı!

Buna “akılcı kandırmaca” diyelim mi?