26 Haziran 2009 Cuma

| Her ilişki, her şeyden önce razı olmak demektir

Ne ben dünyanın en akıllı, en yakışıklı ve en zengin erkeğiyim ne de karım dünyanın en zeki ve en güzel kadını... Ne ben kusursuz bir koca olduğumu iddia edebilirim ne de herhalde karım kendisi için kusursuzluk iddiasında bulunabilir. Bu nedenle, karıma “Sen dünyanın en mükemmel kadınısın!” dediğimde, bu söz, bir nesnel gerçekliği ifade etmek anlamına gelmez, ama başka bir gerçekliği ve gerekliliği yansıtır.


Mantık evliliği denilen şey, belki de dünyanın en mantıksız işidir. Eğer, eşler elllerinde teraziyle birbirlerini tartsalar ve ağırlıklarının darasını çıkartıp kalan net üzeriden hesap yaparak birbirlerinin dengi olduklarına karar verselerdi, her şey ne kadar kolay olurdu. İlişki; mantıklı mantıksız, rasyonel irrasyonel tüm bileşenlerin bir toplamıdır tabii... Ama asıl bağın bu kompleks bileşenler arasında nerede gizlendiğini keşfetmek hiç de kolay değildir.

Her ilişki her şeyden önce karşılıklı olarak razı olmak demektir. Karı kocaya, koca karıya... İşveren çalışana, çalışan patrona... Yazar okura, okur yazara... Dost dosta, arkadaş arkadaşa... Birey topluma, toplum bireye...

Evet, razı olmak ama, neyin karşılığında? Bilemem.

Markalarla tüketiciler arasındaki ilişkide de aynı durum söz konusudur. Eğer hesaplarınızı tümüyle mantıklı ve rasyonel temeller üzerine kurarsanız ilişkiyi kurgulayamazsanız. Eğer öyle olsaydı, en iyi markalar en iyi hesap kitap uzmanlarının elinden çıkardı. Mükemmel ürünler, asla mükemmel markaların güvencesi değildir.

Müşteri markaya, marka da müşteriye razı olmak durumundadır. Razı olur da! Ama neyin karşılığında? İşte, cevabını bulmadan markalaşma yolunda bir adım bile atamayacağınız kritik soru bu... Hatta kazık!

Şimdi, bu kazık sorunun cevabını akıl ve mantık dairesi içinde ararsanız bulamama ihtimali çok yüksektir. Ama bu, ararken akıllı ve mantıklı olmamanız gerektiği anlamına gelmez. Tam tersine, akıl ve mantıkla bulabilirsiniz.

Siz de buna razı olun artık!