K|O|N|U|K ||Y|A|Z|A|R|: ||D|R|. |F|E|R|A|H |O|N|A|T
Her geçen gün pazarlama kavramlarına eklemlenen birçok yeni kelimeyle karşılaşıyoruz. Bunların içinde ‘kids marteking’, ‘youth marketing’, ‘buzz marketing’, ‘jazz marketing’, ‘saz marketing’ var. Bunların birbirinden farkı olmadığı aşikar. Alın size yeni bir pazarlama kavramı, ama bu, pek de iç açıcı cinsten değil, çünkü çocukları pazarlamakla ilgili...
Çocukların pazarlandığı, bir mal gibi alınıp satıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Daha anne karnına düşmeden global pazara giren çocuklar var. Onların yanında çocukların böbrekleri de dünyada dolaşım halindeki gayri resmi metalar arasında. Çocuklarımızı oyuncu olarak reklamlarda; yarışmacı yaparak televizyon programlarında; uygunsuz filmlerde oynatarak film endüstrisinde; müsamerelerde (buna artık ‘event’ diyorlar) dans ettirerek müşteri çekmek için alışveriş merkezlerinde; pazarlarda ve turistik yerlerde mendil, su, sakız sattırarak birçok ticari alanda kullanmaya alışkınız insanlık olarak. Bir yandan ‘kids marketing’ ile, çoğunluğu şiddet içerikli, çocuklara yönelik ürünleri geliştirip satarak, bir yandan da çocukların bedenlerini ve seslerini pazarlayarak ya da çocuklara ürünleri/hizmetleri pazarlatarak gelir elde etmenin peşindeyiz.
Çocuklarla Çocuklara Karşı: ‘Slumdog Millioner’ Türkiye Versiyonu!
Birkaç aydır bir TV programı yüksek reyting oranlarıyla dikkat çekiyor. Bu program çocukların çocuklara karşı kullanıldığı, büyüklerin de buna zevkle alet olduğu bir yapım. Çocukların TV izlemesinin uygun olmadığı saatlerde yayınlanan yarışmada bülbül sesli çocuklar, giymemeleri gereken giysilerle ve bir ton makyajla, anlamını bilmedikleri ve söylememeleri gereken acıklı nağmeleri haykırıyorlar. Her Cumartesi akşamüstü konu-komşu, dede-nine fındıkkurdu gibi sevimli isimler taktıkları çocukları kaçırmamak için düzenliyorlar yemek saatlerini... İnsanın aklına Slumdog Millioner’deki sahne geliyor ister istemez. Çocuklara şarkı söyleten acımasız adamın acıklı Hint şarkısıyla kendinden geçmesi gibi bizim büyüklerimiz de “nostaljik” dedikleri bestelerle –eminim bazıları rakı içerek- kendilerinden geçiyorlar. Küçük çocukların birçoğu ise müzikleri beğenmedikleri için ekrandan kaçıyorlar, ama çocuklar arasında mest olup izleyenler ve özenenler de vardır mutlaka. Görünen o ki, sevgili Okan Bayülgen dışında da karşı çıkan yok bu yarışmaya.
7 Çok Erken!
Televizyonda bir yandan “7 Çok Geç”, çocuklar bir an önce okula gitsinler diye reklamlar yapılırken neden “7 Çok Erken”, çocuklar televizyon programlarına, yarışmalara, reklamlara, mendil satmaya çıkmasın, çocuklara şiddet unsurları içeren oyuncaklar pazarlanmasın, onlara 5 saniyede bir şimşeklerin çakıldığı dövüş çizgi filmleri (Power Rangers, Ben 10 gibi) izlettirilmesin diye haykıran yok?
Çocuk hakları sözleşmesinin 36. maddesinde kısaca özetlenen şudur: Taraf devletler, esenliğine herhangi bir biçimde zarar verebilecek her türlü sömürüye karşı çocuğu korurlar. Çocukların medyada ve ticaret alanında gelir getirici faaliyetlerde kullanılmaları, çocukların huzuru ve gelişimi için son derece sakıncalı; yani televizyondaki yarışmalarda, reklamlarda, ticari yerlerde çocukların kullanılması çocuk haklarına aykırı. Var mı bu duruma hukuki anlamda karşı çıkacak kimse?
‘Kids Marketing’ için ne söylemeli?
‘Kids marketing’ kavramının içinde de çocuk ve pazarlama olunca biraz tüyler ürperiyor. Çocuklar, kendilerine yönelik ürünleri tüketirken iyi vakit geçirdikleri için ailelerine soluk aldırıyorlar. ‘Kids marketing’ faaliyetleri, aileler çocukların isteklerini yerine getirirken düşünmeden para harcayabildiği için gıda, giyim, eğlence, oyuncak, plastik enjeksiyon gibi birçok iş koluna hayat veriyor. ‘Kids marketing’in, çocukların esenliği ve gelişimi için gerekli ürünlerin pazarlanması koşuluyla aslında o kadar da cani bir kavram olmadığını söyleyebiliriz. Ancak burada önemli olan ürünlerin ve hizmetlerin tasarım aşamasında çocukların ruh sağlığına, gelişimine zarar verip vermeyeceğini, hatta çocuklara bir hayrının olup olmayacağını sorgulamaktır.
Reyting kaygısıyla çocukları düşünmeden bir günlük star yaparken veya ekonomik krize çare ararken çocukların sömürüldüğü kazanç kapılarını sorgulamamızın zamanı çoktan geçti bile. Para kazanalım derken çocuklarımızı kaybetmeyelim, çocuklarımızın isteklerini pazarlamayalım, hele hele çocuklarımızı pazarlamayalım. Unutmayalım, çocuklar üzerinden gelir elde ederken, aslında onların geleceklerinden çalıyoruz.