
Üniversitenin eğitim dilini ve etkinliğin uluslararası olmasını hesaba katacak olursak konferans dilinin de İngilizce olmasını makul karşılamak mümkündü. Ancak, iletişim konferansıyla ilgili alt başlıkların Amerikan üniversitelerinde yıllardır sakız edilmiş konular olması canımı sıktı. Arkadaşlara “Birçok yabancı öğrencinin dinleyici olarak katılacağı bir konferansta, onların kolayca ulaşabileceği konuları tekrarlamaktansa hiç duymadıkları, bu topraklara ait değerleri aktarmak çok daha ilgi çekici ve yararlı olmaz mı?” diye sordum, “Mesela, iletişim deyince Mevlana bulunmaz bir deryadır.” dedim.
Bana bir daha dönmediklerine göre, önerim kendilerine ya sıkıcı gelmiş ya da hocaları tarafından reddedilmiş olmalı... Bilemiyorum.
Hem ciddi şekilde yararlanabileceğimiz hem de uluslararası tedavüle sokmakta hiç zorluk yaşamayacağımız değerlerimizi, ya Mevlana gibi turistik bir figüre dönüştürerek müze parası gibi harcıyor ya da gömülü oldukları yerlerden çıkarmaya üşeniyoruz. Neyse ki bazılarını elalem kendisi buluyor da, biz pek uğraşmak zorunda kalmıyoruz!
The Brand Age yazarlarından Erol Batislam’ın, derginin Mayıs 2009 sayısında yer alan “Mevlana Marka Teorisi?” başlıklı yazısını okuyunca aklıma geldi bunlar... Okumanızı tavsiye edeceğim.
Peki bu yazının başlığı niye “Coca Cola, Türkçe bir isim midir?” E, bu da The Brand Age’teki benim yazımın başlığı... Bunu da okumanızı tavsiye ederim tabii ki!
