3 Şubat 2009 Salı

| Ji bo rastiye ziman; ji bo fehm kirine dil lazim e!

MARKETING TÜRKİYE’NİN 1 ŞUBAT 2009 TARİHLİ SAYISININ KAPAK KONUSU “ETNİK PAZARLAMANIN ZAMANI GELDİ Mİ?” KÜRTÇE TV KANALI TRT 6 VE KÜRTÇE REKLAMLAR KAPSAMINDA FERRUH ALTUN’UN BANA DA YÖNELTTİĞİ BAZI SORULARA VERDİĞİM CEVAPLARIN TAMAMI AŞAĞIDA... KONUYU, DİĞER UZMANLARIN GÖRÜŞLERİYLE BİRLİKTE MARKETING TÜRKİYE’DEN OKUMAK TABİİ Kİ DAHA YARARLI OLACAKTIR. MHP’DEN İSTANBUL BELEDİYE BAŞKAN ADAYI OLACAĞI SÖYLENEN ALİNUR VELİDEDEOĞLU DIŞINDA SEKTÖRÜN BU GELİŞMEYİ OLUMLU KARŞILADIĞINI MARKETING TÜRKİYE’DEN ÖĞRENMİŞ OLDUK. BU ARADA, GÜVEN BORÇA’YI KONUYLA İLGİLİ YILLAR ÖNCE YAPTIĞI PROJEKSİYON NEDENİYLE DE KUTLAMAK GEREKİYOR. [RESİM: MADHAT KAKEI, KARA HANJIR]


MT- Kürtçe reklam! Bu cümle size ne hissettiriyor?

Doğallaşma... Demokrasiyle pazarlama arasında organik bir ilişki söz konusudur bence... Serbest pazar, sadece mal ve hizmetlerin değil, aynı zamanda duygu ve düşüncelerin de serbest dolaşımda olduğu pazardır. Demokratik gelişmişliğimizle pazarlama ve reklamdaki yetkinliğimiz arasında paralellik kurmak mümkündür. Kürtçe reklam, hem demokrasimizde hem de pazarlama kültürümüzün gelişmesinde önemli bir ivme sağlayacaktır diye düşünüyorum.

MT- Almanya başta olmak üzere birçok ülkede etnik gruplar için farklı dillerde reklamlar hazırlanıyor. Bildiğiniz gibi Türkiye’de de Kürt kökenli yurttaşlara yönelik olarak TRT 6 adından bir TV kanalı açıldı. Bu doğrultuda bu kanal için sizce Kürtçe hazırlanmış reklamlar yapılmalı mı? Bunun artıları eksileri ne olur?

TRT 6’yı eğer etnik bir segmente yönelik etkili bir mecra olarak kabul edeceksek, ki bence öyle olacaktır, burada elbette Kürtçe reklamlar yer almalı. Etnik pazarlama olacaksa etnik reklamlar da olacak demektir. Bu reklamlar belki başlangıçta mevcut reklamların Kürtçe dublajlarıyla kendini gösterecek, ilerleyen zamanlarda ise o segmente yönelik özgün reklamlar olarak hazırlanacaktır.

Artıları ve eksilerine gelince... Bu, toplumsal olgunlaşma düzeyimiz ve markalarımızın göstereceği cesaretle ilgili bir konu... Eğer Kürtçe reklam yapmak hakim etnik unsur tarafından hoş karşılanmayacak olursa, bunun markaya zarar verebileceği kaygısı yaşanabilir. Ancak, bugüne kadar markalarımız, devlet karşısında meşruiyetlerini kaybetme korkusundan olsa gerek, bu konuyla ilgili bir araştırma yapmaya bile yanaşmamışlardır. Oysa, etnik pazarlamayı tartışmak için Kürtçe TV’nin yayına başlamasını beklemek gerekmiyordu.

MT- Bildiğiniz gibi uzun yıllar Kürtçe hakkında önyargılar kırılamadı ve bu dil yeni yeni serbest hale geliyor. Bu ön yargıyı sizce reklam, medya ve iş dünyası aşabilecek mi?

Yukarıdaki cevapta da ifade ettiğim gibi bizim markalarımız riskli alanlarda çok ürkektirler. Ancak bu kez, Kürtçe TV’nin bizzat devlet eliyle kurulmuş olması bu konuda bir rahatlama sağlayabilir ve markalarımızı daha cesur atılımlara yöneltebilir.

Aslında, etnik pazarlama diyemesek bile, reklam sektörümüzün şimdiye kadar etnik kültürel unsurlardan yararlandığını söyleyebiliriz. Ancak, “Dıh dıh, eyi günler!”den başlayarak, bunların reklamlarda mizahi yaklaşımlar olarak yer aldığını görüyoruz. Ayrıca, bu unsurların kullanımında pek Doğu’ya doğru gitmemek, “Yin gaari!” gibi Ege ve Trakya’nın netameli olmayan köylerinde dolaşmak daha makbuldü.

Mesela Mavi Jeans’in Oliver Toscani’yle çok kültürlülüğe açık bir Akdeniz havası yansıtmasının ardından Emir Kusrutica’ya Balkanlar’da film yaptırması bilinçli bir yöneliş gibi görünüyor. Tabii ki stratejiyi bilmiyorum, ama belki de Balkanlar’dan daha yukarılara, Ukrayna, Moldova ve Rusya gibi coğrafya ve kültürlere de açılacaklardır. Bunu, Mavi’nin sloganı “Perfect Fit”in “Mavi’nin sadece vücuda değil, aynı zamanda bulunduğu kültüre de mükemmel uyum sağlaması” olarak izah edilmesinden de anlıyoruz. Tabii mavi boncuklardan, koleksiyonuna kattığı poşu ve yemenilerden de... Bütün bu açılımlarına rağmen, Mavi’nin Kürt etnisitesine yönelik bir harekete girişeceğini düşünmek o gün için zor olmasına rağmen, TRT 6’yla birlikte bugün kendisinden böyle bir açılımı beklemek mümkündür.

Aslında bu açılımın en kolay yollarından biri, üzerine “Kürtçü” yaftası yapıştırılamayacak birkaç büyük Türk markasının öncülük etmesidir. Bosch değil, Arçelik.

Bu da gerçekleşecek ve yol açılacaktır diye düşünüyorum. Hatta, mesela bunu Arçelik hemen yapsa kendisi için çok büyük bir kazanım elde etmiş olur.

Bu arada, filmi görmedim ama, TRT 6’ya ilk reklam veren marka Radikal gazetesi olmuş: “Ji bo rastiye ziman; ji bo fehm kirine dil lazim e.” Yani, “Doğruyu söylemek için dil, anlamak için gönül gerek.” anlamında bir mesajla... Türkçe bir gazetenin Kürtçe reklam yapması biraz ironik kaçsa da, meselenin, siyasi destek vermek ya da siyaseten Kürtçe’nin serbestisini savunan Türk okurlarına dolaylı yoldan mesajını iletmek anlamını taşıdığı muhakkak... Yani bu hareketi etnik pazarlama kapsamında değerlendirmek zor.

MT- Kürtçe reklamlara karar verilmesi durumunda reklam sektöründe ne gibi bir değişim yaşanır?

Öncelikle değişimin kafalarda yaşanması gerekiyor. Eğer, dediğim gibi demokrasiyle pazarlama arasında organik bir ilişkisi söz konusuysa, işe başlamak için de gerçek demokrat pazarlamacılar ve reklamcılar gerekecektir. Gerisi, yani Kürtçe reklam yazarları, Kürtçe dublajcılar teferruattan ibarettir. Talep olduğunda, arzı gerçekleştirecek Kürt insan kaynağı mutlaka ortaya çıkacaktır.

MT- Kimi kurumların Kürtçe reklam yapmaya karar vermeleri durumunda bu reklamları yapabilecek bir altyapı mevcut mu reklam sektöründe? Böyle bir durumda nelere ihtiyaç duyacaktır sektörde?

Kürtçe reklamlar yapmak için yazı ve dublaj dışında bir ihtiyaç söz konusu değil. Yukarıda da belirttiğim gibi, şu anda sektörde böyle bir boşluk olmasına rağmen çabucak doldurulabilir. Asıl önemli olan, Kürt etnisitesine yönelik fikirler geliştirecek bir pazarlama ve reklam entelijansiyası var mı, onu dert etmek gerekir.

MT- Reklam sektörü kendini bu dile nasıl bir süreçte adapte edebilir sizce? Sektörde Türkçenin doğru kullanımı konusunda bile tartışmalar varken farklı bir dilde doğru reklamlar yapılabileceğini düşünüyor musunuz?

Maalesef ülkemizdeki Kürtçe yasağı nedeniyle Kürtçe’nin gramatik yapısında henüz standardizasyon sorunları vardır. Ancak, bu sorunların giderilmesi konusunda hem TV yayınlarının hem de reklamların olumlu katkısı olacaktır.

MT- Kürtçenin kullanılmadığı bir pazarlama sektöründe etnik pazarlamadan söz etmek mümkün müdür sizce?

Mümkündür. Etnik pazarlama, belirli bir etnik kültür topluluğuna yönelik olarak gerçekleştirilir. Çok önemli olmasına rağmen dil, yine de o kültürün sadece bir unsurudur. Etnik pazarlamayı çok daha geniş bir kavram olarak görmek gerekiyor. Bir etnik segmentin taleplerine, beğenilerine, alışkanlıklarına hitap eden, onların özel olarak benimseyecekleri markalar yaratmak ya da markanızın duruşunu o kültürün değerlerine göre ayarlamak işin başıdır. Dil arkasından gelir. Çünkü başka bir dil ya da başka bir kod sistemi üzerinden iletişim kurmak da imkansız değildir. Tabii ki o kültürün doğuştan sahip olduğu dili kullanmak iletişimi en üst düzeye yükseltir. Fakat, reklamı Kürtçe’ye çevirerek etnik pazarlamaya adım attığını iddia etmek de doğru değildir.

MT- Son olarak konuyla ilgili neler söylemek istersiniz?

TRT 6’yı çok önemsiyorum. Kürtçe TV yayınını başlatalanların bile bunun yol açacağı olumlu sonuçları tam anlamıyla görebildiklerini sanmıyorum. Yayının maalesef estetik düzeyi ve görsel kalitesi çok düşük... Gerçi TRT 1’in durumu ortadayken TRT 6’dan onu aşacak bir düzey beklemek biraz hayalcilik olurdu, ama yine de, bu konuda çıtayı yukarı taşımak stratejik olarak farklı bir açılım sağlardı.

Bir panik ve ne yapacağını bilememekten kaynaklı Kürtçe yasağının da ne kadar anlamsız olduğu, ortaya çıkacak olumlu gelişmelerden anlaşılacaktır. TRT 6, hem Kürtler’in moderniteyle kendi dilleri üzerinden yüzleşmesini sağlayacak hem de Kürtler ve Türkler arasında doğal bir yakınlaşma ve birbirini anlama çabasını artıracaktır. Yasak sürecinde türban gibi siyasal bir araca dönüşen Kürtçe bu stresten kurtulacak, mesela TV sayesinde ortak popüler kültüre dahil olacak Rojin’in Kürtçe şarkılarını dinleyen Türk fanlar ortaya çıkabilecektir.

Bu doğallaşma süreci, yalnızca etnik pazarla ilgili gelişmelerin önünü açmakla kalmayacak, aynı zamanda ortak ulusal pazarın renklenmesini de sağlayabilecektir.