Günümüzün beslenme trendlerini artık ezbere biliyoruz: Kırmızı etten, katı yağlardan, üç beyazdan, gazlı içeceklerden, kimyasal katkılı ürünlerden, kızartmalardan uzak dur, ekolojik ürünlere, rengarenk sebze ve meyvelere, zeytinyağına, balığa, lifli ürünlere yönel... Sigaraya veda et, alkolü sadece dudağına değdir. Sporu ihmal etme...
Yiyecek içecek sektöründe olsanız, markanızı nasıl konumlandırırsınız? Tabii ki trendlere uygun olarak... Çünkü ekmek orada! Halis meyve suları, sızma zeytinyağı, katkısız ve ekolojik ürünler, her türlü unlu mamülün kepeklisi, tatsız tuzsuz diyet ürünler...
Peki, herkesin o tarafa üşüştüğü bir durumda tam tersine bir konumlandırma stratejisine ne dersiniz? Hani o kalabalıktan kaçmak için! Bol kırmızı et, sigara, dibine kadar alkol, her türlü gazlı içecek, üç değil on üç beyaz, bol tereyağ, baklavalar, börekler, cipsler, midye tavalar, çeşit çeşit kızartmalar... Belki de pazarın öte yanına geçen “sağlıklı yaşamcı”lara göre bu yanda kalan “atın ölümü arpadan olsun”cuların oranı da fena değildir!
“Konumlandırmanın sonu yok!” dedik ya, Amerika’da John Basso adındaki adamın biri, Phoenix’te Kalp Krizi Kebapçısı (Heart Attack Grill) adıyla kurduğu restoranda tam da bunu yapmış. Yani herkes Mersin’e giderken o gitmiş tersine... Herkese “ters” gelebilecek tutum, belki de onun “düz”lüğü olmuştur. Amerika’dan Mehmet Kavaklı’nın bir e-postasıyla haberdar olmuştum, Uğur Özmen’in “Bir yengen, bir de karışık tost…” yazısını okuyunca birden aklıma geldi. Biraz inceledim ki, bu kebapçının nâmı bütün dünyaya yayılmış. Wikipedia’da madde olmuş, çeşitli yerlerde üzerine yazılar yazılmış, televizyonlar haber yapmışlar. Zincir olmaya, ilk olarak da Paris’te şube açmaya hazırlanıyormuş. Restoranın mottosu ise “Ölmeye değer bir lezzet!”
Heart Attack Grill’’in “sağlıksız menü”sünde Tek Bypass ($7.39), Çift Bypass ($9.25), Üçlü Bypass ($11.10), Sigara ($5.55), Domuz Yağında Kızartılmış Cips ($1.85) gibi çeşitler var.
Restorana gelen müşterileri kapıda karşılayan mini etekli hemşire kostümlü güzel garson kızlar, onları tekerlekli sandalyelere oturtarak restorana alıyorlar. Müşterilere bu hamburgeri yediğinde hastanelik olacakları da anlatılıyor.
Lafı fazla uzatmayayım, bağlantılarda gerekli ayrıntıları görürsünüz. Hatta şurada bolca fotoğraf da var.
Mini etekli hemşireler, halis domuz yağında kızartılmış cipsler, tekerlekli sandalyeler, serumlar ve kocaman sağlıksız hamburgerler... Gerçi buna, trendlerin tersine gittiği için “anti-marketing strategy” diyenler de var, ama bundan âlâ “marketing strategy” nasıl olur, bilmem!
Hey, bu yazıyı kızlara bakın diye yazmadım; “konumlandırma” diyorum size! “Atın Ölümü Arpadan Olsun Kebapçısı” üzerinde kafa yorun biraz!