
Mesela “aba altından sopa göstermek” deyiminin, ne abayla ne sopayla ne de göstermeyle ilgisi vardır. Deyimin anlamı, “sakin görünmekle birlikte karşısındakini gizliden gizliye korkutmak”tır. “Dananın kuyruğu kopmak” deyimini duyduğumuzda da aklımıza ne dana gelir ne de kuyruk! Bunun anlamı da “beklenen kötü olayın nihayet gerçekleşmiş olması”dır. Dilin, kavramları aktarma gücünün en önemli göstergelerinden biridir deyimler...
Deyimler, kavramı etkili, canlı, çekici ve çarpıcı bir biçimde aktardıkları için, reklamcıların sıkça başvurduğu kaynaklar arasında yer alırlar. Hatta öyle ki, sözün gücünden yararlanmak isteyen reklamcı, analoji yoluyla “sözde deyimler” bile yaratır.

Afişi gördünüz. Grafik tasarım konusuna hiç girmiyorum. “Organ bağışına evet deyin, yanan yüreklere su serpin.” başlığını da okudunuz. Başlığın içinde “duyulan üzüntüyü hafifletecek bir gelişme sağlamak, ferahlatmak” anlamına gelen “yüreklere su serpmek” deyiminin yer aldığının farkındasınız. Afişin tam merkezinde ne görüyorsunuz? Deyimin görselleştirilmiş halini... Öncelikle, kupa kağıtlarından araklanmış irili ufaklı üç adet kırmızı kalp... Yani deyimde geçen “yürekler”... Sonra da “yanan” sıfatının alevleri... Ne oldu? Yanan yürekler... Bir de “su serpme”yi karikatürleştirirsek, aslında başlığın ikinci bölümünü yazmasak bile olur yani! Onu da yapıyoruz ve yukarıdan yanan yüreklere doğru, içinde nedense yine küçük küçük kalpler yer alan su damlacıkları serpiyoruz.
Uğur Alpraslan’ın bu gibi durumlar için, “Bu tutmuş, bu kesmiş, bu pişirmiş, bu yemiş!” tekerlemesinden bozma bir lafı var. “Bu düşünmüş, bu yapmış, bu basmış... Buraya kadar anladım da, bu da almış!” der. Durum bu...
Anlaşılan o ki, bu işi yapan “afişçi” arkadaşların yerli yabancı bunca reklam külliyatından algılayıp özümsedikleri sonuç, deyimi karikatürleştirmek şeklinde tezahür etmiş. İyi de, son yıllarda sağlık sektöründe devrim niteliğinde başarılı işler yapan Sağlık Bakanlığı’nın bu afişin altına “imza koymasını” biz nereye koyalım?
Halk irfanı, bu deyimleri anlatımı güçlendirmek, zihinleri açmak için yaratmış, biz içindeki sözcükleri resimleştirerek onları tam tersine kabızlaştıralım diye değil! Elbette deyimler de görsel dünyanın diliyle yorumlanabilir, ama daraltmak değil genişletmek, kapatmak değil açmak için!
Yani, iyi ki bu afişte “yüreği parçalanmak” ya da “yüreği ezilmek” gibi deyimler kullanılmamış. Yoksa hastane kapısında kuşbaşı ve biftek görüntüleri gerçekten “içimizi burkar”, hatta “yüreğimizi ağzımıza getirirdi!”
Aklımızın erdiği konularda hâl-i pür-melâli görebiliyoruz da, ekonomi, eğitim, turizm, adalet gibi aklımızın pek ermediği konularda da seviye bu mudur, ondan ürküyorum.
Güncelleme [ 9 EKİM 2008 ]
Muhittin Özer, bu afişi çok isabetli bir şekilde bobiler.örg tasarımlarına benzetmiş. Gerçekten de öyle... İşte size bu yazının bonusu olarak aynı mantıkla hazırlanmış muhteşem bir Bobiler kreasyonu... İkisinin arasındaki fark, birisinin ciddi, hem de oldukça ciddi bir konuyla ilgili bir iletişim enstrümanı olarak tasarlanmış olması, alttaki çalışmanın ise zaten gırgır dışında bir amacının olmaması...
