19 Mart 2008 Çarşamba

| İletişimci soğukkanlılığı ve öykünün her iki tarafını da görebilmek!

ŞİMDİ BUGÜN GAZETESİNDE YAZIYOR. BİR YAZISINDA “YAZDIĞIM GAZETEYE GÖRE ŞEKİL ALDIĞIM RESMEN YALAN... SADECE DAHA FAZLA SİYASİ KONULARDA KALEM OYNATTIĞIM DOĞRU...” DİYOR. TABİİ, YİNE KENDİSİNİN İFADESİYLE, HİÇBİR YAZARIN “BAĞLAM ETKİSİ”NDEN, YANİ YAZILARININ, YAZDIĞI GAZETENİN KİMLİĞİ VE DURUŞUYLA BAĞLAMLANDIRILARAK OKUNMASINDAN VE YORUMLANMASINDAN KURTULMASI MÜMKÜN DEĞİL. (VALLAHİ, EN İYİSİ BLOG:) BEN, BAĞLAM ETKİSİNDEN KENDİMİ UZAK TUTMAYA ÇALIŞARAK YİNE DE ŞUNU RAHATLIKLA SÖYLEYEBİLİYORUM Kİ, ALİ ATIF BİR, KENDİSİ FARKINDA OLMAYABİLİR AMA, BUGÜN’DE, HÜRRİYET GAZETESİNİN “BAŞKA BİR ETKİSİ”NDEN KURTULMUŞ, ÖZGÜRLEŞMİŞ OLARAK YAZIYOR. YAZMANIN KEYFİNİ ÇIKARDIĞINI BİLE SÖYLEYEBİLİRİM. BU, EN AZINDAN BENİM, HÜRRİYET’TE YAZARKENKİNDEN FARKLI OLARAK, BUGÜN’DEKİ YAZILARINI KAÇIRMAK İSTEMEYİŞİMDEN DE BELLİ... KENDİSİYLE ŞAHSEN TANIŞIYOR OLMAMA RAĞMEN, ONU GERÇEK ANLAMDA BUGÜN’DEKİ YAZILARIYLA TANIDIĞIMI DA İTİRAF EDEYİM. LAFI GETİRECEĞİM YER İSE, DÜNKÜ YAZISI... AKP’NİN KAPATILMA İSTEMİYLE İLGİLİ OLARAK BİRÇOK KOMPLO TEORİSİ İÇEREN LEHTE VE ALEYHTE ATEŞLİ YAZILAR KALEME ALINMASINA RAĞMEN, MESELEYE BİR İLETİŞİMCİ SOĞUKKANLILIĞIYLA BAKILMADIĞI İÇİN GÖZDEN KAÇAN ÇOK ÖNEMLİ BİR HUSUSA DİKKAT ÇEKİYOR. (HADİ ULUENGİN’İN BU YAZISI DA HOCA’NIN YAZISINA EŞLİK EDEBİLİR.) HEP BAĞLANTI VERMEKLE YETİNİRDİM, AMA BU KEZ, PROF. BİR’İN, BİLİM ADAMI DUYARLILIĞIYLA KALEME ALDIĞI “HUKUKÇULAR NASIL YETİŞİYOR?” BAŞLIKLI YAZISININ TAMAMINI AKTARMAK İSTİYORUM. UMARIM KENDİSİ, BURANIN “BAĞLAM ETKİSİ”NDEN RAHATSIZ OLMAZ. [FOTOĞRAFLAR: N’REY]


Türkiye geleneksel, otoriter ve bilimsel bilgiyi birbirinden ayırt edebilen "insan" yetiştirememenin sıkıntısını yaşıyor.

İnternet çağında, teknoloji çağında, insanların 12 saat televizyon izleyerek, saatlerce Playstation oynayarak, gazete-dergi-kitap okuyarak yetiştiği, algılarının böylece oluştuğu bir çağda hukukçuları (yani savcı, yargıç, avukat) nasıl yetiştiriyoruz acaba? Hukukçuların Eski Yunan’da Aristo’nun Rhetorik isimli kitabında söz ettiği artistik ve artistik olmayan kanıtlardan haberleri var mı?

Aristo’nun Rhetorik’i insanlar kendilerini mahkeme önlerinde daha iyi savunsunlar diye yazdığından? Aristo’nun ethos (güvenilirlik ve karizma), pathos (duygular) ve logos (mantık) olarak isimlendirdiği ikna unsurlarını hukukçular biliyorlar mı? 1950’den sonra ortaya atılan tutum değişim kuramlarından haberleri var mı? Ve bu tutum değişimi kuramlarının Aristo’nun Rhetorik’i ile bağlantısı olduğundan?

Davranışın oluşması için tutumların, tutumların oluşması için inançların oluşması gerektiğini, tüm bu unsurların da değerlere çapalandığından haberleri var mı? Heider, Osgood ve Festinger tarafından ortaya atılan “bilişsel tutarlılık” kuramlarından haberleri var mı? Peki Rokeach’in inançların nasıl oluştuğuna yönelik modelinden haberleri var mı? İlkel inanç, sıfır tabanlı inanç, otoriter inanç, çıkarılmış inanç ve dizimsel olmayan inanç ayrımını biliyorlar mı? Öğrenme kuramlarıyla ikna kuramları arasındaki bağlantı kurabiliyorlar mı?


Muzaffer Şerif ve arkadaşları tarafından temelleri atılan sosyal yargı kuramlarının kendi yargı oluşumlarını da açıklayan bir kuram olduğundan haberleri var mı? Yargıların içsel referans noktalarına bağlı olduklarından, insanlar, konular, olaylar ve ürünler hakkında bu içsel referans noktalarına göre karar verildiğinden haberleri var mı? Aynı şekilde Muzaffer Şerif’in sözünü ettiği “ego-ilintili” olmanın yargıları doğrudan etkilediğini...

Yani eğer biri konu, olay ya da ürünü kendisiyle yüksek seviyede ilintilendirdiği zaman ortaya “ben Atatürkçüyüm”, “ben Cumhuriyetçiyim”, “ben liberalim”, “ben dinciyim”, “ben dindarım” “ben feministim” diye çıkıldığını; yüksek seviyede ilintili olmanın da insanı sadece lehte ve aleyhte şeyleri görmeye eğilimli kıldığını, “griliklere” asla fokus olmadığını biliyorlar mı?

Daha az ilintili kişinin daha az kutuplaşmaya eğilimli olduğunu, öykünün her iki tarafını da görmeye eğilimli olduğunu hukukçularımız gerçekten ama gerçekten biliyorlar mı? Daha fazla ilintili kişinin ise bir konuyu kendi içindeki referans noktalarına göre yargıladığını, kendi pozisyonuna yakın sonuçlara vardığını ve yeni bilgiyi, düşünceyi asimile ettiğini biliyorlar mı? Daha fazla ilintili kişinin kendisininkinden farklı bilgiyi bozduğunu ve farklılığı abarttığını biliyorlar mı?


Sorularımın yanıtı hayır. Kendilerini farklı kaynaklardan yetiştirenler dışında tabii ki... Türkiye’deki hukuk eğitiminde yukarıda sözünü ettiğim konulara yer yok... Türkiye’de hukuk eğitimi yıllardır kalıplarını kıramıyor. Değiştirmeye çalışanlar var ama değişime direnç çok güçlü... Türkiye’deki hukukçuların dürüstlüğünden hiç mi hiç şüphem yok... Çoğunluğu büyük bir iyi niyetle, belki de hiç de hak etmedikleri az ücretlerle Türkiye’nin en ücra köşelerinde bile büyük hizmetler yapıyorlar...

Ama Türkiye’deki hukuk eğitiminin artık dünyadaki küresel dönüşüme paralel hale getirilmesi, topluma “daha üstten - daha tarafsız” insanlar yetiştirmesi gerekiyor. Bu arada sevgili babamı da anmadan geçemeyeceğim. O da bir hukukçuydu... Mülkiyeliydi...

1952 yılında hem hukuk hem siyasal bitirmişti... Yıllarca da avukatlık yapmıştı. Çok bilgili bir hukukçuydu, dünyanın en dürüst insanlarından da biriydi... Yukarıdaki saydığım konuları bir bir anlatırdım ona... Ama uyuşamazdık... Elinde güç olsa bugün AKP kapatma davasını o açardı. Yaşasa “iddianamenin” altına imzasını atardı... Ama kendi psikolojik süreçleri ve yargılarının nasıl oluştuğu konusunda, medyanın teknolojik tanımlayıcılığı konusunda eğitim almadığı için bu konuları anlamakta zorlanırdı, üstelik anlamanın da gereksiz olduğunu düşünürdü... Ama babamdı o, çok seviyordum onu... Çok da güzel tartışmalar yapardık. Kaybedeli bir yıl oldu... Çok özledim...

Ne olursa olsun birbirimiz sevelim... Birbirimizi anlamaya çalışalım... Birbirimizi anlamamak, aynı hedefe yöneldiğimizin farkında olmamak bizleri çatışma ortamına sürükler. Ve sürüklüyor... Aman dikkat... 12 Eylül öncesinin yaraları hala kapanmadı... Yenileri lütfen açılmasın... Lütfen.