17 Temmuz 2006 Pazartesi

| Sırtına öyle bir sorumluluk yükleyelim ki, kahrolsun ve mahzenini en ücra köşelerine kadar bizim için boşaltsın!

Şahin Tekgündüz’ü size şimdi uzun uzun tanıtmayayım. Zaten tanıyanlar tanıyordur, tanımayanlar da nasıl olsa tanır. Tek bir şey söyleyeceğim; reklam sektörünün eskilerinden, birikimli, dürüst, temiz kalpli aksi bir ihtiyardır o. Anılarını bizlere taşıyacağı, gerçekten yararlanacağımız bir blog hazırladı kendisi... Bloğunun adı Mah-Zen.


Şöyle diyor bloğunda: “Yıllardır mahzende beklemiş, dinlenmiş, demlenmiş, bugüne taşınmaya değer anıların gün ışığına çıkarılacağı yer Mah-Zen... Zen’le bir ilintisi yok. Ama Zen felsefesinin, ‘Şu anda eksik olan nedir?’ ve ‘Şimdi değilse ne zaman?’ sorularını kendine yakın bulur. Mah-Zen aynı zamanda, ‘söz uçar, yazı kalır’ anlayışının da somut bir yansıması. Mah-Zen’in sadece serin, loş ve sessiz dehlizlerinde dolaşılmaz, zaman zaman, o günlerden taşınan tatlar, bugünün tatlarıyla da harman edilir.”

Bu mahzeni iyice boşaltmak için bir şey yapmalıyız; bu bloğu takip edilenlere almak ve (bloğu olanlar için) bloglarımızda linkini vermek. Sırtına öyle bir sorumluluk yükleyelim ki, kahrolsun ve mahzenini en ücra köşelerine kadar bizim için boşaltsın.

Boşaltsın.