Çalışırken genelde televizyon karşımda açık durur. Maksat ortamın sessizliği bozulsun. Geçenlerde bir yaz-gezi proğramı Bodrum Ortakent civarlarında dolaşıyor. Beyaz pos bıyıklı, beyaz saçlı, altmış yaşlarında tonton bir elma şekeri satıcısına sunucu elinde mikrofonuyla yaklaşıyor. Bu sunucuların konuşma olsun tarzındaki geyik soruları olur; “Peki, yenge ne diyor bu işe?”, “Sen şimdi bu yükseklikten balıklama dalıyorsun ha! Hadi dal da görelim.”, “Teknenle yüzlerce turist gezdiriyorsun. Bu kadar güzel kızla her gün bir arada olmak nasıl bir duygu? Ha ha ha!” gibi... Tabii, onlar da ne yapsınlar? Görev icabı işte... Kasabanın yerlilerine sanayi devrimininin Ortakent’e etkilerini soracak değiller ya!
Adı Şeker Baba’ymış. Oranın ünlülerinden... Yine geyik bir soru: “Ha ha ha! Peki, nerden aklına geldi senin bu elma şekeri işi?”
Şeker Baba’nın cevabı “Bir gün hanım dedi ki...” veya “Benim babam eşşeklerle dereden elmaları geçirirken...” falan gibi hiç geyik türünden değil.
Şırrak diye cevabı yapıştırıyor sunucuya: “Ben elma şekeri değil, nostalji satıyorum. Bir nevi halka hizmet yani!”