14 Temmuz 2006 Cuma

| Oo piti piiti, karamela sepeti...


Alper Akcan, ilk5 diye bi’şey çıkardı. Şimdi de pası bana atmış. Konu 80’lerin modası... Oysa ben modayı takip etmem, yakışanı giyerim. (Ne geyiktir bu!) 80’lerde moda olanlardan kendime göre ilk beşi sıralamam gerekiyor galiba. Peki.

1. Çizme ve apolet
Kimileri “Bakın, her şeye rağmen apolitize olmadım. Apoletlerimle içimdeki militan ruhu hâlâ yaşatıyorum.” mesajı vermek, kimileri de askeri yönetimle uyumlu olduğunu göstermek için (Belki yani, ne bileyim?) apoletli gömlekler giyerdi. Erkekler tabii... Ben de giydim, ama niyetimi söylemem. Kadınlarsa kırmızı, siyah, sarı vb. renklerde bir çizmeler giyerlerdi ki, militarizm bile o çizmelerin ağırlığı altında eziliverirdi, Allah muhafaza!

2. Tayt ve tunik
Türk kadınını madara etmek ve erkeğinden soğutmak gayesiyle iç ve dış düşmanlarımız tarafından icat edilip empoze edilen, daha çok parlak siyah renkte (Ayrıca ışıl ışıl fosforlu renkleri de vardı.) tayt modasını bu listenin dışında mı bırakmak gerekirdi acaba? Çünkü bu, modadan öte bi’şeydi; kadınların derisi haline gelmişti. (Allahım, aklıma getirdin Alper!) Tunik ise biraz daha mahçup kadınların, vücutlarının kalça bölümünü örtmek için buna karşı geliştirdikleri bir savunma mekanizmasıydı belki de... Şimdi, modanın rüzgarından kendini kurtaramayıp en seksi bikiniyi satın aldıktan sonra ayaklarını denize sokana kadar üstüne elbise (veya T-box’ın Cin Tunik, Plajtolon ve Shıngır Dama ürünlerinden birini) giyen, sonra da denizi örtü olarak kullanan kadınların ruh hali gibi. (Niye o parayı verdin o bikiniye, be ablacığım?)

3. Üç altın
Bilekteki altın künyeye eşlik eden ve serçe parmakta ışıldayan tek taş altın yüzük ve kapağını açarken “klink” diye ses çıkaran altın kaplama Dupont çakmak. Çıkardığı “klink” sesinin tonu ve tınısına göre sahte olup olmadığı tartışılır, hatta bu konuda “Seni keklemişler oğlum, bu sahte!” laflarından kavgalar bile çıkardı. İtiraf ediyorum, bir süre Dupont kullandım, ama diğer ikisini tövbe!

4. Arslan yelesi
Millet olarak kendimizi iyi hissetmemiz için özel olarak geliştirilmiş, üst tarafı kısa, ama enseye doğru arslan yelesi şeklinde salınan saçlar... “Ezik göründüğümüze bakmayın, gerektiğinde arslan gibi kükremesini de biliriz!” anlamı taşıdığı muhakkaktı. (O zaman gerekli miktarda saç teline sahip olduğu halde, şükürler olsun abiniz buna hiç tevessül ve teşebbüs etmedi. Yirmi sene sonra kendimle gurur duyuyorum.)

5. Perma ve röfle
İnsanoğlu nelere tahammül gösteriyor yarabbi! Ben o zamanlarda karımı boşamadım ya!

selim_tuncer
Arslan yelesi yaptırmadığımın, serçe parmağıma altın yüzük takmadığımın kanıtı olan bir fotoğraf. Siz şimdi tanıyamazsınız, siyah gömlekli olan benim. (Beyaz çorabım var, ama pantolonum ve ayakkabım da beyazımsı. O kadar da olsun! 80'lere karşı koymak kolay mı?) Yalnız, bıyıklar henüz Kopenhag kriterlerinin zulmüne uğramamış. En soldaki arkadaşın ismini çıkaramadım, ondan sonra soldan sağa, şimdi devletin önemli kademelerinde yöneticilik yapan arkadaşlar, bıyıksız İlhan Bilecik, bıyıklısı Muhittin Yılmaz. (Onların sayesinde bu devlet ayakta duruyor.) Sağ üstteki ise müzmin karamsar şair Ahmet Erhan ve sağ alttaki ben. (Biz adam olmayız!)

Aslında Alper’in bu pası niye bana verdiğini biliyorum, ama o konuya girmeyeyim. Şimdi benim de mi pas vermem gerekiyor? Seksenlerde bir de “Oo piti piiti, karamela sepeti...” vardı.

İsmail Hocam, size denk geldi, ben ne yapayım?