4 Temmuz 2006 Salı

| Jazzetta’nın kokusu...


VIII.
Koku deyince, yasemin kokusu... Asker dönüşü evdeki ilk gecenin ve yeni açılmış yatağın kokusu... Sevgi kokusu, saygı kokusu... Anne kokusu... Ilık yaz gecelerini yıkayan hanımellerinin kokusu... Parka kokusu, bot kokusu... Gülsuyuyla yıkanmış beyaz tülbent kokusu... Düğün kokusu, mevlit kokusu, cenaze kokusu... 60 kokusu, 80 kokusu... Derin sohbetlerin, sevinçlerin ve hüzünlerin, kavgaların ve sevişmelerin tanığı gecelerden kalma küllük kokusu... Kara trenin hüzünlü kömür kokusu... Çatlak dudak, kuru yaprak kokusu... Çilek reçelinin tencerede kaynama kokusu... Tezek kokusu, ateşlenmiş tüfek kokusu... Sevgili kokusu, sevdiğinin kokusu, ille de evlat kokusu... İlkbahar kokusu, sonbahar kokusu... Eylül kokusu, ikmal imtihanı kokusu... Anason kokusu... Kestane kebap kokusu... Varolmanın dayanılmaz hafifliğinin kokusu... Dostoyevski kokusu, Rilke kokusu... Fırından yeni çıkmış ekmeğin kokusu, hatta fırının kokusu... Monroe kokusu, Teresa kokusu... Yirmi yıl sonra karşılaştığın arkadaş kokusu... İstanbul kokusu, Madrid kokusu... Tokyo kokusu, Dublin kokusu... Mogadişu kokusu, Bağdat kokusu... Ağlamanın ve gülmenin, haykırmanın ve susmanın kokusu... İsyan kokusu... Cami kokusu, kilise kokusu... Buda rahiplerinin tesbih ve buhur kokusu... Haşarılık ve tendürdiyot kokusu... Kalabalık kokusu, yalnızlık kokusu... Yazı kokusu, Jazzetta kokusu...

“Fakirin kileri, bugün kokuyor! Buram buram, türüm türüm… Alın size yedi adet yazı… Kokulu silgi de yanında hediyesi!” diye başlamış yazısına Fakir... Affına sığınarak, naçizane sekizinciyi de ben karalamayı denedim. Tamam, Fakir’inkiler kadar sahici olmadı, ama bu fakirin elinden gelen de bu. Kötü bi’şey yapıcam, imgelem sıkıntısı çeken reklamcıları Jazzetta’ya yönlendiricem. Burası tematik bir blog, bu insafsızlığı yapmazsam, bu kokuları niye taşıdın buraya diye sorgulanabilirim. Bahanem olsun. [ FOTOĞRAF: KASSANDRA ]