5 Temmuz 2006 Çarşamba

| Bu iş blog havalandırmayı aşmış!

Eskiden tatile gidilirken anahtar komuşya bırakılırdı… Artık o komşu evimize göz kulak olur, yaramaz mahalle çocuklarının bahçeye girip meyveleri talan etmesini engeller, balıkların periyodik yemlerini verir, arada bir pencereleri açıp evi havalandırırdı muhtemelen. Çünkü bize bir komşu anahtar bıraktığında valide hanım öyle yapardı. Hatta meşgul olduğunda bazı işleri bize söylerdi de, mırın kırın yapardık.

Marketing Post’tan Cengizhan, “Selim Abi, tatile çıkıyorum. Yazılarına değer verdiğim birkaç kişiden rica ediyorum; bloğuma sen de bir yazı yazar mısın?” dediğinde aklıma bunlar geldi. Komşuluk hakkı var tabii, hayır diyemezsin. Yarın da o senin bloğunu havalandırır, çiçekleri sular, kuşların yemini suyunu verir, öyle değil mi?

Marketing Post’a ben dahil on günde on bir yazar konuk oldu:
A. Selim Tuncer, Tatile giderken anahtarı komşuya bırakmak ya da...
Murat Kaya, Dünya kupası hikayeleri
Meltem Günyüzlü, Hattan düşmekten nefret mi ediyorsun?
Tunç Kılınç, Başarmış olmak ne demek?
Onur Yüksel, Nerede dünya kupası, nerede dönerci Ronalda?
Fırat Yıldız, Yaşarken ölmek nasıl oluyor?
Barış Erkol, Gençlik ve kimlik
Özen Demircan, Reklam savaşları
Murat Buyurgan, Saç jölesinin portalı olur mu?
Alper Akcan, Guerilla (gerilla) marketing ne değildir?
Mehmet Doğan, E-posta pazarlama ile SPAM arasındaki ince kırmızı çizgi
Bu ne zenginlik böyle! Bu iş blog havalandırmayı, balıkların yemini, kuşların ve çiçeklerin suyunu vermeyi aşmış. Tüm komşular seferber olmuş âdeta!

Çocuklar, ben gelecek ay, üç aylık bir dünya turuna çıkıyorum. Siz şimdiden biriktirmeye başlayın... Yazıları tabii!