Global markalar falan diyoruz ya, bunları kökü olmayan globaller olarak düşünmemeliyiz. Her global marka, doğduğu toprakların gücünü bir biçimde koluna takıp globalleşiyor. İtalyan markaları İtalya, Amerikan markaları Amerika, Japon markaları Japonya algısıyla yanyana büyüyüp serpiliyor. Ülke imajları, markalar için mesafeleri kısaltıyor.
Bu yargıyı doğru kabul edersek (tabii ki doğru) bu durumda olumsuz ülke imajları o ülkeden çıkarak globalleşmeye çalışan markanın ayağına dolaşır, eteğinden çekiştirir mi? Evet. Bizim ükemizin dünya kamuoyu algısındaki yeri nerdedir? Biliyorsunuz. Bu yüzden, dünya pazarlarında deniz seviyesinin epeyce altında bir rakımdan yola çıkarak markalaşma savaşı veren Türk markalarının önünde saygıyla eğilmemiz gerekiyor. Bir de Dr. Mehmet Öz gibi Türkiye algısının olumlu yönde değişmesi için inanılmaz katkıları olanların önünde tabii...
Türk Tanıtma Konseyi, bu adama bir teşekkür mektubu göndermiş midir acaba? Sanmıyorum. Ben Türk Tanıtma Konseyi’nin yerinde olsam Mehmet Öz’e şöyle bir yazı gönderirdim:
“Sayın Mehmet Öz,
Amerika Birleşik Devletleri ve dünya kamuoyunda Türkiye algısının olumlu anlamda değişmesi yolunda gösterdiğiniz üstün çabadan dolayı teşekkür ederiz.
Ayrıca, bir Türkiye vatandaşı olmanızdan dolayı ülkemiz imajının kişisel imajınıza verdiği rahatsızlıktan dolayı özür diler, en kısa zamanda bu sorunun giderilmesi için gerekli önlemleri alacağımızı bildirmek isteriz.”
Utanalım mı? Bir adamın tek başına başardığının yarısını bile koskoca bir ülke olarak yapamamaktan dolayı...