“Reklam yapmaya başlamadan önce yapılacak o kadar çoooooooook şey var ki!” başlıklı yazımda belirtiğim genel doğrular aslında Baykan Kombi için de geçerli... Ama burada bir fark var ki, bazı kusurları örtmeye yetiyor. Bir defa, Baykan’ın son günlerde izlediğimiz reklam filmi iyi... Yönetmen Koray Demir’in işi başarıyla kotardığını hemen söyleyebiliriz. Öyle ki Baykan algısının çok çok üstünde, mevcut algıyı olumlu yönde değiştirebilecek kalitede bir film çıkmış ortaya... Baykan’dan beklenmeyecek ölçüde. Bu nedenle, ayrıca bir sürpriz etkisi de yapmadı değil.
1.
Buradaki en önemli başarı, diğer kombi reklamlarına göre iletişimde farklılaşmanın yakalanabilmiş olmasıdır.
2.
Bu, markanın toplam algısında bir farklılaşma yaratılacak olsa ne gibi açılımlar getireceğini açıkça gösteriyor.
3.
Baykan, bir gün Baymak’ın önüne geçebileceğini hayal etmiş olsaydı yine de markasının adını Baykan koyar mıydı? Tabii ki pazar paylarını bilmiyorum, ama konjonktürel bir bilinirlik başarısı bile “Keşke adım Baykan olmasaydı!” dedirtmeye yeter.
4.
Bu durum, sıklıkla dikkat çektiğim marka adı seçiminin [1] [2] ne ölçüde stratejik bir karar olduğunu göstermeye sanırım yetiyor. Hadi bakalım, şimdi ayıkla pirincin taşını!
5.
Bu pirinç ayıklama işinin de stratejik bir yaklaşım gerektirdiğini biliyor muyuz?
6.
Bu reklam, Baymak, pardon Baykan için belki de beklenmedik bir biçimde bazı kilitleri açmıştır, bundan sonraki adımların daha da dikkatli, hem de çok dikkatli atılması gerekiyor. Yoksa bu reklam ”gök kubbede hoş bir sada” olarak kalmaktan başka bir işe yaramaz.
7.
Marka algısını bu ölçekte yükselten bir reklamın sahibine bu görsel kimlik, bu logo yakışıyor mu? Markayı film yukarı, logo aşagı doğru çekmiyor mu?
Sonsöz: Markanın sahibi, markasına, reklam ajansından da, yönetmenden de daha fazla sahip çıkmalıdır. Bugün yalnızca iyi bir film yapılmıştır, bu başarının her alanda ve sürekli olmasının güvencesi ise markanın sahibidir.