10 Aralık 2011 Cumartesi

| Bilişsel pazarlama

Durmadan önüne sıfat getirilip arttıkça artan pazarlama çeşitleri konusunda neler düşündüğümü merak edenler Prof. Dr. İsmail Kaya’nın “Pazarlama Bi’Tanedir” adlı kitabı için yazdığım “Körün fil tarifi kaygısından üç boyutlu tomografi görüntüsüne” başlıklı yazıya ve oradaki bağlantılara göz atabilirler.


Aslında özetle dediğim şu: Gerilla gibi, WOM gibi, postmodern gibi, deneyimsel gibi, niş gibi, dijital gibi, viral gibi sıfatlarla biri gündeme girip diğeri gündemden düşen pazarlama çeşitleri aslında pazarlamanın her geçen gün genişleyen ve yeni olgulara yeni yeni çözümler üreten içeriğini oluştururlar. Hiçbiri, ne bir anda moda olup göklere çıkartılacak ve diğerlerini unutturacak ne de modası geçince unutulacak disiplinlerdir. Yani şimdi gerilla pazarlama tartışmalarının modası geçti diye hiçbir pazarlamacının, ihtiyacı olduğunda gerilla pazarlamayı unutması akıl kârı değildir.

Duyusal pazarlama da son zamanların modası... Doğrusu, bu konuda da değerli tartışmalar yapılıyor, araştırmacılar ve akademisyenler tarafından değerli içerikler üretiliyor.

Uzatmayayım, duyusal pazarlama (neuromarketing), İngilizce adından da anlaşılacağı gibi beyin ve sinir sistemiyle ilgilenen nörolojinin elde ettiği sonuçları pazarlamaya uyarlanmayı ve bu veriler doğrultusunda insanların satın alma davranışlarını etkilemeyi amaçlıyor. Bu yaklaşım, dilimize önceleri nöromarketing şeklinde çevrilmekle birlikte sonraları duyusal pazarlama olarak isimlendirildi. Niye duyusal pazarlama derseniz, nöromarketing yarım yamalak bir Türkçe olduğu, tam Türkçe karşılığının ise sinirsel pazarlama gibi sinir edici bir yanı bulunduğu için olsa gerek diye düşünüyorum. Evet, beyin faaliyetlerinin duyularla, duyuların da sinirlerle ilgisi olduğu muhakkak, ama yine de bunun yanlış anlamalara müsait bir isimlendirme olduğunu söylemeliyiz.

Yeniden pazarlama çeşitlerine dönecek olursak, bence duyusal pazarlamanın arkasından gelecek olan yaklaşımın bilişsel pazarlama (cognitive marketing) olacağını öngörmek mümkündür. Madem iş sinirbilime kadar dayandı, onu da içinde barındıran, ayrıca dilbilim, felsefe, psikoloji, antropoloji, eğitim gibi alanlarla ilişkili olan, bu anlamda, bu alanların karşılıklı ilişkisini de içeren ve disiplinler arası bir boyut taşıyan bilişsel bilim, pazarlamaya çok daha iyi ışık tutabilir.

Bu anlamda henüz memleketimizde bir ses yok, ama dışarıda epeyce işaret görüyorum. Şimdiden söylemiş olayım.