27 Şubat 2007 Salı

| Korku pazarlaması!

“Siyasetten anlamadığımı daha önce de belirtmiştim, ancak bir pazarlama profesyoneli olarak çok iyi bildiğim bir şey varsa o da insanların parasını almanın en kolay yolunun onları korkutmak olduğudur.”


“Bunun en basiti de haydutluk. Adamın kafasına silahı dayayıp ‘Paran mı, canın mı?’ diye sorduğunuzda cevap neredeyse kesindir. Global haydutluk günümüz iş ve politika dünyasında tekrar baskın unsur olma yolundadır, başka konu ama bildiğimiz ticarette de korku pazarlaması çok önemli bir yere sahiptir. Amansız bir hastalığa düştünüz ve tedavi gücünüzü aşıyorsa; sınırlarını olabildiğince zorlarsınız. Medikal alandaki alım satımlarda kafadaki değer denklemi diğer alımlardakinden farklı kurulur, çünkü arka planda ölüm, hastalık vb ‘korku’ vardır. Tıp kârlı bir sektördür.”

“Korku ticaretinin veya siyasetinin bir başka çarpıcı örneği olarak ABD’de koca bir ulus ev, iş ve alışveriş merkezleri dışındaki tüm alanların güvensiz olduğu konusunda aralıksız korkutulmaktadır. İnsanlar çalışsın, alışveriş yapıp arabayla evine gitsin ve orada oturup TV izlesin, pizza söylesin diye tüm medya ağız birliği yapmışçasına dehşet yaymaktadır. Güvenlik sorunu kuşkusuz var, ancak medyada cinayet, gasp haberleri abartılarak verilmekte, silah ve güvenlik şirketleri ulusal paranoyayı körüklemektedir. 11 Eylül sonrasında olayların nasıl geliştiğini ve insanlara uluslararası terörizm nedeniyle artık güvende olmadıklarının anlatılıp Irak işgalinin nasıl gerekçelendirildiğini ibretle izledik.”

“Korku, siyasette de çok yaygın olarak kullanılır. Eski bir söz vardır, ‘Kendi ülkende barış istiyorsan başka ülkelerle savaş.’ diye. Olan tehdidi abartmak ya da bir tehdit yaratarak kendini ona karşı çare olarak konumlandırmak, halkı o tehdide karşı kenetlenmeye çağırmak, aksini iddia edenleri de saflıkla, hatta ihanetle suçlamak sık rastlanılan bir oy isteme ya da meşruiyet yaratma aracıdır.”

“Atatürk’ün uzun savaşlar ve politik manevralarla kurduğu ve de çok kırılgan bir zeminde duran genç cumhuriyetin etrafındaki tehditleri abartarak seksen yıl sonrasına taşıyan zihniyet, bugün yarattığı paranoya ile meşruiyetini gerekçelendirmeye çalışırken, örneğin şimdiye kadar hiçbir başarılı projesi ve de kişisel çekiciliği olmayan Deniz Baykal ana muhalefet partisi lideri konumunu salt bu paranoya yüzünden sürdürebilmektedir.” [ GÜVEN BORÇA’NIN YAZISI ]