4 Aralık 2006 Pazartesi

| Ali Saydam “edebiyat yaptığı” için tartışma boşluğa düştü!

Başlıktaki ifade için özür dilerim. Sadece metaforik bir analoji yoluyla “imaj”ın imajını kurtarmak için böyle bir yola başvurmak zorunda kaldım. Çünkü Ali Saydam, meseleyi getirdi ve yalnızca “halkın imaj algılaması”na ve sözcüğün halk dilinde kullanılan anlamına dayadı. Oysa ben, bir terimi tartışıyoruz sanıyordum. Halk dili-bilim dili, konuşma dili-yazı dili gibi konuları da tartışabiliriz, ama bu bizi odaktan daha çok uzaklaştırır. Bir de dilbilim mevzularına girmeyelim, değil mi? [FOTOĞRAF: MISHA-ART]


Saydam, eskiden beri bunu söylüyordu, ama ben şimdiye kadar tezine destek şeklinde algılamıştım. Oysa “Kuramı falan bırakın, halk ne diyor ona bakın!” deyince iş değişiyor ve tartışma gerçekten bir boşluğa düşüyor. Bırakın “edebiyat”ı, bir “masal”a dönüşüyor! Bir önceki yazımda şöyle bir cümle kullanmıştım: “Bilim dışı alt kültür gruplarının her yamulttuğu kavramdan vaz mı geçeceğiz böyle? Yarın bunun ‘algı’nın başına gelmeyeceğinin güvencesi nedir ki? Hatta bugün, uygulamacılar arasında yamultulmadığından emin misiniz?” Son yazıdan, halk neyi yamulttuysa bilim oradan kaçsın şeklinde bir yargı çıkıyor ortaya... İleride kitlesel bir ifsada uğraması, yamultulması ve Ali Saydam tarafından çöpe atılması durumunda, bir terim olarak “algı”yı savunmak da bana düşecek anlaşılan!

Belirli kavramları karşılayan bilim ve sanat alanlarıyla ilgili sözcüklere terim diyoruz. Terimler günlük ve genel dilin ortak sözcükleri değildir. Kullanımları bilim, sanat ve teknik gibi özel alanlarla sınırlıdır. Edebiyattaki hece, ölçü, uyak, öykü, roman, şiir, masal ile matematikteki açı, rakam, kare, sayı vb. birer terimdir. Bunlar gibi “imaj” da bir iletişim disiplini terimidir. Daha da hassas olan nokta, “imaj”ın disiplinlerarası bir terim olmasıdır. Yani iletişimden “imaj”ı atmakla bu disiplinlerarası ilişkiyi de sabote etmiş oluruz. Yoksa benim “-mış gibi”yi savunduğum düşünülebilir mi?

Yeri gelmişken Ali Saydam’ın bir bir önceki yazısında yer alan “İmaj kavramının iletişimde tedavülden kalktığını, naftalin koktuğunu, 'imajı yönetmeye' kalkanların ve çevresinde bunu vaaz edenlerin (Bu, ‘vazedenlerin’ şeklinde olmalıydı, Akşam’ın redaktörü tanıdığı bir sözcükle değiştirmiş herhalde... AST) önce kendilerini sonra çevrelerini kandırdıklarını söyledikçe, bu işten yıllarca ekmek yemiş olanların antipatisini topladığımı biliyorum...” şeklindeki ifadelerinden kendi payıma düşeni cevaplayayım. Ortak uzlaşım sorunları nedeniyle müşteri karşısında, “imaj” dahil çok az terim kullanmaya çalışırım. Hatta yazılarımda da... (Onun için mi uzayıp duruyor bu yazılar?)

Terim örnekleri çoğaltılabilir ve bu örnekler içinden, halk diline devşirilerek terminolojik anlamı yamultulmuş yüzlerce sözcük saptanabilir. Buna anlam kayması diyoruz. Hatta öyle ki bir terim argo sözlüğüne bile girebilir.

Halk dilini küçümsemek anlamında değil bu ayrışma, kategorik olarak farklı alanlar olduğu için bunu dikkate almak zorundayız. Orada başka bir sistem çalışır çünkü... Peyami Safa’nın dediği gibi “Konuşma dili müşterek bir dildir. İlim dili ise özeldir. İlim dili prezisyon (tutarlılık) ister; fakat halk dili bundan mahrumdur.”

Saydam’ın son yazısını yine alıntılamakta yarar var:
Eş dost arıyor: "İmaj kelimesinin kullanımına 'demode, naftalin kokuyor; ancak cahiller kullanır' falan diyorsun, dünyanın en büyük iletişim kuramcılarının seni destekleyen yazılarından örnekler veriyorsun ama, hâlâ herkes kullanıyor 'imajı'. Başta da Başbakanımız. Son 'Ulusa sesleniş'i dinlemedin mi?.."

Dinledim. Prof. Dr. Edibe Sözen Hanım kendisine yeni yardımcı olarak atandı. Bir ümidim var. Kuramı falan bıraksınlar, halkın algılamasına baksınlar. Bir minik araştırmayla sorsunlar. "İmaj'-dan ne anlıyorsunuz?" Yanıt olumlu bir algılama olarak çıkmayacaktır. O zaman ısrarda da mânâ yoktur. J. Grunig'in de söylediği gibi, "Ortalama insan, imajı gerçekliğin zıttı olarak görür." Benim deyişimle imajı '-mış gibi yapmak' olarak anlar. Imaj'ın kullana kullana içi boşalmıştır. Numara yapmak, aldatmak gibi ele alınmaya başlanmıştır.

Peki neden hâlâ kullanılmaktadır? Hangi kavram, hangi soyutlama, ânında geniş kitlelere geçer ki?.. Abartılı iki örnek verelim: Fransız devriminin kavramlarının geniş kitleler tarafından kullanılması için kaç yıl geçmesi gerekmiştir? Atatürk devrimlerinin tam anlamıyla içselleştirildiği söylenebilir mi? Ya sahih Hadis-i Şerifler geçmiş midir yaşama?.. Gelişmiş kavramların halka inmeleri zaman alır. Moda gibi, bilim gibi... O nedenle iletişim alanında imaj kavramını kullananlara hiç şaşmıyorum... Bir süre daha bu böyle gidecek.
Halk diliyle özel terimler arasındaki farklılık binlerce yıldır vardır ve bundan kurtulmak da söz konusu değildir. Zaten kurtulmak için uğraşmaya gerek de yoktur. Yeter ki sözcükleri kullanırken bağlamdan bağımsız davranmayalım. Ya da bağlamın (context) hiçbir işlevi olmadığını düşünerek hareket etmeyelim.

Benim Hoca’ya tavsiyem, zinhar “algı”yı halka indirmeye çalışmasın. Yoksa şöye şeyler duyabilir:

“Bana algılama yapma Hocam!”