Reklam Kurulu; Efe, Mercan ve Çilingir rakının reklamlarını durdurma kararı vermiş. Reklam zaten yasak da, reklam dedikleri şişelerin üzerindeki etiket yazıları... “Türk rakısının hası”, “her şişede aynı tat, aynı muhabbet”, “daima en iyi rakı”, “Ege'nin en kaliteli üzümlerinden özenle üretilmiştir” ve “orijinal Türk rakısı” gibi ifadeler etiketlerde yer almaması gereken ifadeler olarak değerlendirilmiş ve ilgili şirketlere de ağır cezalar verilmiş.
Tamam, ben şimdi rakıcıları savunmuş olmayayım, onu Şahin Tekgündüz gayet güzel yapıyor. Sadece bu haberi okuyunca aklıma şunlar üşüştü: Başarılı bir grafik tasarımcı, hiçbir yazı yazmadan bu mesajlardan daha fazlasını aktaramaz mı etiketlerde... Tabii ki aktarabilir. (Elbette bu, şu anda pek aktaramıyorlar anlamı da taşıyor. Hele kategorinin dünyadaki örnekleriyle mukayese edersek, birkaç tanesi hariç, hiçbiri sınıfı geçemez.) Reklam Kurulu o zaman ne yapacak diye kaygılandım doğrusu! Şişenin ve etiketin, toplamda markanın ruhunu “okumak” için fokus grup araştırmaları mı yaptıracak?
Yaparlar mı yaparlar, çünkü hukuk dilinde “kanunun lafzı” yanında “kanunun ruhu” diye bir şey de var! “Markanın lafzı” ve “markanın ruhu” olduğu gibi...
Siz de şimdi yukarıda çeşitli açılardan fotoğrafını gördüğünüz ve üzerinde J. Martell ve gramaj bilgisi dışında hiçbir lafzın yer almadığı “ruh”u (spirit) okuyun bakalım. Lafza gerek var mıymış, bir görelim.