23 Ekim 2006 Pazartesi

| “Hiddetinden korkmuyorum ey tanrım, şefkatin titretiyor dizlerimi...”

Fırtına kuşları gibi içinde uçtuğunuz sert rüzgarlarla yorgunsunuz, günahlarınızla, hiç bitmeyen hırslarınızla yorgunsunuz, kavgalarla, düşmanlıklarla, kızgınlıklarla yorgunsunuz, avucunuzda sıktığınız bir ustura gibi sizi yaralayan bencilliklerinizle yorgunsunuz.


Rüzgarın dinmesini özlediniz.

Sessizliği ve sükûneti özlediniz.

Düşmanlarınızla ve kendinizle barışmayı özlediniz.

Daha doğduğunuz gün bir hapishane gibi kapıları üstünüze kapanan hayatın dağdağasından kurtulmayı özlediniz.

Bir lahzalık bir huzur için yakarıyorsunuz.

İçinizdeki öfkeli çığlıklar sussun, dışınızdaki insafsız dövüş naraları kesilsin istiyorsunuz.

Kasırgalardan çıkıp sakin bir vahaya konmak istiyorsunuz.

Rüzgar uğultusundan başka sesler de duymak, gözlerinize dolan o karmaşık karaltılardan başka şeyler de görmek, sükûnetin tadını çıkarmak, soluklanıp gücünüzü yeniden toplamak istiyorsunuz.

Ve, tanrı isteklerinize cevap verdi.

Ve, bayramlar bağışladı size, kendinizden ve kavgalarınızdan kurtulun diye.

Ve dedi ki, “bugün durun, bugün barışın, bugün düşmanlıklarınızı, hırslarınızı unutun, bugün kendi eksiğinizi başkalarının eksikliklerini severek tamamlayın.”

Ve, ben, Rabbimin eksikli kulları o günlerde mükemmeliyete erişip düşmanlarını sevdikleri, ruhlarını hırpalayan kasırgalardan kurtuldukları için bayramlara iman ettim.

Ve dedim ki, “hiddetine değil imanım ama şefkatine iman ediyorum.”

***
Yukarıda kısa bir bölümünü okuduğunuz bu bayram yazısını Ahmet Altan yazdı: “Benim güzel Allahım.”

Ben şimdiye kadar böylesine içten, böylesine insana insanlığını hatırlatan, böylesine yürek yangınını aksettiren bir bayram yazısı görmedim. Hiçbir din adamından böylesine bir güzelleme dinlemedim.

Siyasetçilerin ruhsuz bayram mesajları, birçok din adamının âdet yerini bulsun edasındaki vaazları, televizyonların arabesk bayram kutlamaları, şekerler, çikolatalar, bayram tatlıları, klarnet ve ucuz bayram skeçleri arasında kaybolup gitmesin bu nidâ... Ve yükselsin semâya...

İnananı da, inanmayanı da bir güzellik iklimine çekebilecek “güç” burada işte! Ve ben, bunun üzerine bir bayram yazısı yazamam, budur işte! Sonsuz teşekkürler Ahmet Altan.
[ FOTOĞRAF: PANSA SUNAVEE ]

***
Ve dedi ki benim Allahım, “kendiniz için değil düşmanınız için dua edin.”

Ve dedi ki, “sizi birbirinize emanet ettim, emanetinize hıyanet etmeyin.”

Ve dedi ki, “bu menzilde öyle yüce bir merhamet gösterin ki bana inanmayanlar sizin merhametinizin ışığında görsünler beni.”