21 Haziran 2006 Çarşamba

| Minarelerden ziyade, bunlar için hazırlanan zarif kılıflara bozuluyorum, söyleyeyim!

Daha önce başka “esinlenmeler”le ilgili de yazdığını hatırlıyorum; Haluk Mesci, Ortak Defter’de bir başka “esinlenme”yi ifşa etmiş. Sütaş Yoğurtsever’le ilgili... “Vaaay! Molson Canadian birasının 2000’de ses getiren ‘I am Canadian’ filmi, olmuş sana ‘yoğurtsever’ filmi! I am Canadian filmini görmek-indirmek isterseniz, adres şöyle: home7.swipnet.se


Satan satmış, alan almış, vallahi işin o tarafıyla ilgilenmiyorum. Şimdiye kadar da bulaşmadım, bana ne? Ancak bu minarelerin ipek kılıfları benim asabımı, muhtemelen yeni kuşağın da ahlakını bozuyor.

Konuyu uzatıp ne asabımı daha fazla bozmaya ne de zamanımı boşa harcamaya niyetim var. Reklamı “sanat” gibi görüp ulvi bir yerlere de yükseltmek istemiyorum. Bir şekilde bilerek veya bilmeyerek böyle bir yönteme başvurmuş bir ajansı hemen günah keçisi de yapmayalım, evet! Ama allahaşkına “Yapmış da n’olmuş ki, siz sonuca bakın; işe yaramış mı, yaramamış mı?” ya da “Yapmış, ama en başarılı uygulama bizimkisi... Orijinalinden daha iyi yani!” gibi kılıflarla özellikle genç reklamcıların yaratmaktan çok adaptasyon için külliyat tırtıklamasına zemin hazırlamayın.

Yeterli petrolümüz olmayabilir, ama memlekette yaratıcı fikir kıtlığı yaşandığını iddia ediyorsanız, her şeyden önce ayıp ediyorsunuz demektir.