Taşrada daha çok kamyoncuların itibar ettiği benzin istasyonlarından oluşan Aytemiz Petrol’e Ciner Grubu ortak olunca, tek ortağın soyadını taşımasın diye marka adı değişikliğine gidildi. (Medya patronları enerji işlerine ne kadar meraklı oldular!) Ve yeni marka Akpet oldu. Tabii marka adı değişince görsel kimlikle ilgili değişiklik de kaçınılmaz hale geldi.
Kamyoncu esnafı da bir tüketici segmentini oluşturduğu için, onların beklentilerine uygun hizmet arzını gerçekleştirme noktasında Aytemiz marka adının belki bir sakıncası bulunmuyordu. Ama kategori teamülleri göz önüne alındığında sahibinin soyadından oluşan bu marka adı külliyen yanlıştı. [*] Marka kuralları açısından yanlış olanın, iş stratejileri açısından da ne kadar yanlış olabileceği bu yeni oluşumla daha bariz bir biçimde ortaya çıktı. İstasyonların eski sahibi İsmail Aytemiz, bu alışverişte maalesef markası biçin bir kuruş bedel alamadığı gibi, yeni marka ihtiyacından dolayı da ortağıyla birlikte çok kısa vadede birkaç on milyon dolarlık marka yatırımına girmek zorunda kaldı/kalacak. Doğru bir stratejiyle işe başlamamanın bedeli: Sokağa, daha doğrusu karayollarına atılan milyonlarca dolarlık tuğla, alüminyum, cam, pleksiglas, çimento, asfalt ve ter...
Hadi olan oldu bitti diyelim, geri dönüş yok. Peki yeni marka ve görsel kimlik bu kategorideki rekabete ne kadar dayanıklı sizce? Kamyonculara sucuklu yumurta ve menemen servisi veren, boş Saray bisküvi kolisinin üstüne “ucuz mazot var” mesajlarıyla müşteri çağıran tarzı aynen sürdüreceklerse belki mesele yok, oysa Akpet hedef büyütmüş görünüyor.
Sektör dedikodularıyla ilgilenmem, hangi işi kim yapmış, eğer bir yerden kulağıma gelmemişse hiç araştırmam. Eğer bu görsel kimlik çalışmasını da yabancı “network”lerden biri yapmışsa, artık ne diyeyim? [**]
Yine karayollarına saçılan milyon milyon dolarlar!