
Şimdi, durup dururken Kral Hüseyin'in cenaze töreni nerden mi aklıma esti? Hiç unutmuyorum; bu törene dönemin Amerikan başkanıyla beraber birkaç eski başkan da katılmıştı. Kimler olduklarını şimdi hatırlayamıyorum, ama önemli değil. Halef selef Amerikan başkanlarını getiren uçak piste inmiş, uçağın kapısına özel bir platforma sahip olan bir merdiven yaklaştırılmıştı. Ve tüm dünya televizyonlarında naklen yayınlanan görüntülerde başkanların teker teker kapıdan çıkıp platformda yerlerini almasını ve karşılayanları elleriyle selamlamalarını izledik. Görkemli bir Broadway oyunu gibi her karesi tek tek hazırlanmış bir gösteri izlemişti bütün dünya...
Demirel dışında bizden kimlerin katıldığını da tam olarak hatırlamıyorum, ama bu gösteri karşısında birçok başka ülke ziyaretçisi gibi bizim de ezik kaldığımızı unutmuyorum. Zengin ev sahibinin zengin konukları yanında, bizimkiler töreni kenardan seyreden yoksul komşu gibi duruyordu. Törene gelmiş yoksul komşular, kovacak değiller ya!
Amerikan sinema endüstrisi belli duruşlar, tavırlar ve edalar geliştiriyor, sonra bunları bütün dünyaya yayıyor, sonra da tabii ki en iyi kendisi uyguluyor. Büyüklük, güç ve görkem...
Rambo da bu değerlerin simgelerinden biri... Bunu, Amerikan propagandası diyerek mahkum edebilirsiniz tabii. Ama o başka bir konu. Bir ara onu da analiz ederiz.

Çevredekilerin, hele çocukların “kızıl saçlı dişi Rambo”ya bakışlarındaki hayranlık duygularını görebiliyorsunuz değil mi?
Hedef kitleye, onun zihnindeki doğru kodlamalara uygun mesajlar gönderebilme becerisini gösterirseniz başarmamanız mümkün değil. Tabii süreklilik şart.