30 Ocak 2006 Pazartesi

| “Vallahi, biz çocukken…”

Eylülce bloğunun sahibi Eylül Ataklı, Business Week’in bir haberinden yola çıkarak kuşaklarla ilgili "abc... xyz... kuşağı" başlıklı bir yazı yazmış. Öğrendiğimize göre pazarlamacıların en çok ilgisini çeken kuşak tüketim için doğmuş olan Y kuşağıymış. Gerçekten de “kuşak” konusu ciddi olarak irdelenmeye muhtaç. Benim, babamla aramda yaşadığım kuşak farkı, çocuklarımla aramızdaki farktan daha azdı sanki. Doğrusu şu anda çok eskidiğimi düşünmüyorum, ama farkında olmadan “eskime” fikri bir nebze ürkütmüyor değil. Çocuklara karşı hiçbir zaman “Siz ne biçim çocuksunuz. Biz çocukken...” falan gibi nasihatlerde bulunduğumu hatırlamıyorum, ama itiraf edeyim, aklımdan geçiriyorum.

Bu arada ben de kuşağımı öğrenmiş oldum: Baby Boomers... Yani doğum oranının yüksek olduğu bir dönemde doğmuş kişilerin oluşturduğu kuşak. Anlaşıldığı gibi ortalıkta "biz"den çok var. "Arz"ın yüksek olmasıyla "değer" arasındaki ilişkiyi de "pazar"ın insafına değil, sizin "vicdan"ınıza bırakıyorum artık!


Bu "kuşak"lardan bende de iki tane var. Bugün Maslak Migros’tan ailece alışveriş yaptıktan sonra Zincirlikuyu üzerinden eve dönüyoruz. Otomobili ben kullanıyorum, eşim yanda oturuyor. Business Week’in tasnifine göre Milenyum Kuşağı içinde yer alan Sina (11) ve Semih (9) arkadalar.

4. Levent civarlarında OK’in bir ootudoor’u var; leylekler ağzında OK paketleri taşıyorlar. Trafik sıkışıklığında canları sıkılıp arkada kendi aralarında boğuşup duran Milenyum Kuşağı bireyleri birden birbirleri arasında fısıldaşıyorlar. Ve soru patlıyor:

Sina: Anne, OK ne?
Anne:
Semih: Anne, OK ne?
Anne: Babanıza sorun.
Sina: Baba OK ne?
Baba: ... (Bir cevap vereceğim de, cümleyi kurmaya çalışıyorum. Kıvıramıyorum.)
Anne: (Hafiften "Nerden çıktı şimdi bu soru?" asabiyeti, ama çocuklar cevapsız kalmasın, öğrensinler duygusu ve modern anne edasıyla...) Oğlum, çocuk olmasın diye babaların kullandığı bi’şey işte!
Semih: Prezervatif yani?
Baba: Keratalar, madem biliyorsunuz, niye soruyorsunuz bakiim?
Sina: Ha ha ha!
Semih: Ha ha ha! Biz, siz nasıl cevap verebileceksiniz, onu merak ettik de onun için sorduk!

Ne diyeyim… “Vallahi, biz çocukken…”