Şu “helal gıda sertifikası” konusuyla ilgili yazarken, kalite sertifikalarının itibarlarına değinmeyi istedim, ama farklı bir konu olduğu için vazgeçtim. “Helal” konusuyla ilgisi ise şu: “Helal sertifikası” da -bir de bu tartışmaların üstüne- böyle itibarsızlaşacaksa çok “haram”lar “helal” olur, bu memlekette!
“Beş bin dolara ben sana izo aliiiim abi!”ler ne kadar gerçeği yansıtıyor, emin değilim. Ama ne fark eder ki? Hakkınızdaki dedikodular herkesin dilinde dolaşıyorsa, gerçek farklı olsa bile sonuç değişmez. Belki de “itibar”ın en fazla lazım olduğu şey, bu sertifika sistemidir. ISO’lar İsmail'e, HCCP ise Hasip’e dönüştü iyice!
Bir de bu ISO’ların, üretici firmalar tarafından gözümüzün içine soka soka gösterilmesi var ki, aldıkları sertifikalar “muteber” olsalar bile “Yaa, bu işin içinde bir bit yeniği mi var, acaba?” dedirtmeye yetiyor.
Marka, bir “duruş”tur, “vakar”dır. Hiçbir sertifika, markanızı yüceltmez. Sadece konusuyla ilgili bir teminat verir ki, bu, zaten markanın vermesi gereken teminattır. Olmasın demiyorum, ama maksadını aşacak şekilde abartırsanız istemediğiniz algıları kendi ellerinizle yaratırsınız.
Turizm sektöründeki yıldızlar da bu sertifikalar gibi… Hiçbir itibarlı otel markası “Ben beş yıldızlıyım.” diye bağırmaz. Komik olur.