5 Şubat 2012 Pazar

| “Çıktım erik dalına, onda yedim üzümü...”

Grafik Tasarım dergisinin Haziran-Temmuz 2011 tarihli sayısında yayımlanan “Piktogramdan ideograma amblem ve logo” başlıklı yazımda şunu demiştim: “Logo, bir soyutlamadır. Bu açıdan baktığımızda her logo bir ideogramdır. Bir logo yaratmak, formları soyutlayarak markaya bir görsel kod yaratmaktır. Böyle olunca, marka isminin fonetik yapısı, logonun ideografik niteliğinin gerisinde kalır. Amblemin ise markanın fonetik yapısıyla hiç ilgisi yoktur ve soyutlamanın zirvesidir.”


Bugün bir konuyla ilgili olarak Google karıştırırken yukarıdaki görsele rastladım. İşte size hiçbir soyutlama kaygısı taşımayan buğday başaklı bir amblem…

Çay Çalıştayı’nın Rize caddelerinde kendini gösteren duyurusunda başağın ne işi var? Çünkü Ziraat Mühendisleri Odası’nın amblemi başak. Evet, bir “buğday toplumu” olduğumuz için buğday başağının tüm tarımı temsil yeteneği olduğunu düşünebiliriz, “pirinç toplumları” için de pirinç başağının böyle bir özelliği vardır. Fakat gördüğünüz gibi yine de sorun. Başak çayın yanına gelince bu sorunu daha bariz bir biçimde görebiliyorsunuz.

Ziraat Mühendisleri Odası, Türkiye’nin tüm tarım sektörüyle ilgili bir kurum. Başağı ise, çayın, fındığın, üzümün, incirin, fasulyenin, kavunun, karpuzun, mısırın ve yüzlerce çeşit tarımsal faaliyetin tek simgesi olarak kullanmaya kalkmak olmuyor işte.

Yine söz konusu yazımdan bir cümleyi alıntılayarak bitirelim: “Eğer amblem ve logo tasarımınız piktogram düzeyinde kalıyorsa, yani soyutlama yeteneği zayıf olmuşsa bir yerlerde bir eksiklik var demektir.”