20 Eylül 2008 Cumartesi

| Hiç yapma daha iyi!

Analiz (çözümleme, tahlil); bir bütünü, somut veya soyut temel parçalarına ayırarak inceleme, parçaları ve aralarındaki ilişkileri tanımlayarak sonuca gitme yöntemidir. Bütünü parçalarına ayırmak da, parçaları tek tek incelemek de, bu parçalar arasındaki ilişkileri tanımlamak da başlı başına bir iştir. Hatta, bu inceleme ve tanımlamalara iç içe geçmiş analizler demek de mümkündür. Böylece aşağıdan yukarıya doğru bir analiz kümeleri piramidi oluşur ve sonuca varılmış olur. [FOTOMANİPÜLASYON: a’ANTIst]


Her sektörde olduğu gibi bizim sektör de çeşitli konularda analitik incelemelere başvurur: “Pazar analizi”, “rekabet ortamının analizi”, “SWOT analizi”, “tüketici analizi”, “risk analizi”, “stratejik planlama süreçleri analizi”, “reklam analizi”, “marka analizi” gibi...

Önünüzde kütlesel bir bütün vardır; onu küçük büyük parçalarına ayırarak, şöyle masanın üzerine yayarsınız. Sonra tüm dikkatinizi, analitik zekanızı ve analitik düşünme yeteneğinizi, bilgi ve deneyimlerinizi, birkaç litre de alınterinizi devreye sokarak incelemeye başlar ve bir sonuca varırsınız. Eğer bu arada, parçalardan birinin masadan yere düştüğünü, onu da ofisinizin sigortalı kedisi Mintik’in mıncıklamak için balkona çıkardığını görmediyseniz, bütün çabanızın ve akıttığınız terin boşa gittiğini kabul etmek zorundasınız.

Analiz dediğimiz böyle bir şeydir. Eğer bir parça eksikse, parçaların %99’u elinizde olsa bile vardığınız sonucun kıymeti %1 bile değildir. Analitik zekanın, olguları ve sorunları ayrıştırma, neden sonuç ilişkilerini çözümleme eğilimi yanında, bütün parçaları eşzamanlı görebilme, eşzamanlı değerlendirebilme özelliği de vardır. Kayıp parçayı sürece sonradan dahil etmek, vardığınız sonucun sağlığına olumlu bir katkıda bulunamaz.

Bence, analizleri sakat hale getiren en önemli sorun “eksik parça sendromu”dur. Sık rastladığım bu durum, ya bilgi ve dikkat noksanlığından ya da o parçanın eksikliğinin kafa konforumuza iyi gelmesinden kaynaklanır. O parçayı dışarıda tutarsak sonuca ulaşmamız daha kestirmeden olabilir, daha az ter dökebiliriz, ama ulaştığımız sonuç hiçbir işe yaramaz.

Yani, hiç yapma daha iyi!