31 Temmuz 2006 Pazartesi

| “El male Rahamim...”

Bu söz, sinagoglarda okunan İbranice bir duanın adı... “Tanrı merhamet doludur.” anlamına geliyor. Arapça merhamet, rahmet ve rahim sözcükleri aynı kökten geliyor. Başlıktaki “rahamim” sözcüğünün “rahim”e benzemesi İbranice’nin Arapça’yla birlikte aynı aileye, Sami dil ailesine mensup olmasından kaynaklanıyor galiba. Dil akrabalığı, Yahudiler’le Araplar’ın biyolojik akrabalıklarına da işaret eder (mi?)

Daha önce, “Akıl almıyor!” başlıklı postamın yorum bölümünde de belirtiğim gibi temelde hiçbir kutsal kitabın, hiçbir ideolojinin ve hiçbir düşünce sisteminin çocukları vahşice katletmeyi emredebileceğine inanmıyorum. Lübnan’da yaşanan vahşette dini bir radikalizmin aşırı yorumlarının rol oynadığı açıkça görülüyor.

Tanrı’nın, yalnızca bir dinin mensuplarına karşı merhamet dolu, sıçan yavruları olarak gördüğünüz diğer insanlara karşı ise merhametsiz olduğuna inanırsanız, en büyük kötülüğü kendinize ve kendi Tanrı inancınıza yaparsınız.

1993 yılının sonları veya 1994’ün başları... Metin Toker’in Akis dergisi, gazeteci Mehmet Ali Yula yönetimine üçüncü defa yayımlanmaya başlanıyor. İkinci girişim, 12 Eylül’den sonraydı ve çok kısa sürmüştü. Üçüncüsü de öyle oldu.



Akis’in lansman kampanyasını biz yapıyoruz. O zamanlar henüz CD’lere data kaydı yapılmadığı için kampanyanın yedi sekiz ilanından ikisine ulaşabildim. TV reklam filmlerini bulmam hiç mümkün değil. (Bu blogda genelde çalışma örnekleri sergilemiyorum, ancak yeri gelince böyle sandıktan çıkarıyorum. Biliyorsunuz, buranın tarzı farklı, iş örnekleri sunmanın sonu yok çünkü...)

“Yorumsuz haber... Yalansız yorum.” sloganıyla oluşturulan kampanya, gerçek gazeteci fotoğrafları ve olayların faillerinin kendi inanç sistemleri içinden seçilmiş sözlerden oluşuyordu. Yani dinlerle, ideolojilerle onların bağlılarını birbirinden ayırıyor, yani herkesi kendi inandığı/inanması gerektiği sözlerle ikaz ediyordu.

Mesela, Sivas katliamında her ne kadar bazı yabancı servis ajanlarının kışkırtmalarından, derin devletten falan söz ediliyorduysa da, kışkırtanın yanında kışkıranların da olduğu muhakkaktı. Bu vahşet ve linç psikolojisine karşı, konuyla ilgili ilanın sözü Kuran’dan bir ayetti: “Sizin dininiz size, benim dinim bana...” Bosna’da Hristiyan Sırplar’ın Müslüman Boşnaklar’a uyguladığı soykırıma İncil’den “Fakat siz, ‘Ben kurban değil, merhamet isterim.’ sözünün ne anlama geldiğini bilmiş olsaydınız suçsuzları kurban etmezdiniz.” mealinde bir ayetle itiraz ediliyordu. Atatürk’ün “İdare-i maslahatçılar gerçek devrimci olamazlar.” sözünün de kampanyada yer aldığını hatırlıyorum.

Şimdi böyle bir iş yapıyor olsaydık, muhtemelen ilanlardan birinin başlığı, Musevi duası “Tanrı merhamet doludur.” veya Tevrat’ta çokça bulabileceğimiz bu mealde herhangi bir ayet olurdu.