Bir önceki yazımda, Alvin Toffler’ın “Yeni Güçler, Yeni Şoklar” adlı kitabında, üç çeşit önemli güç unsurundan söz ettiğini söylemiştim; şiddet, servet ve bilgi... Toffler, bilgi konusundaki düşüncelerini derinleştirmeyi ve aktarmayı sürdürüyor. [ FOTOĞRAF: LASZL BARANYAI ]
Alvin Toffler’ın yeni kitabı “Zenginlik Devrimi”ne şöyle bir göz atıyordum. Toffler’ın, bir zenginlik kaynağı olarak “bilgi” ve “petrol”ü karşılaştırırken “Petrolle bilgi arasında diğer temel bir fark, daha fazla petrol kullandıkça elimizde daha az kalması. Buna karşılık bilgiyi ne kadar çok kullanırsak o kadar çok bilgi yaratıyoruz. Ekonomiler artık kıt kaynakların tahsisi bilimi olarak tanımlanamaz. Bilgi, temelde tüketilemez bir kaynaktır.” ifadelerine rastlayınca, aklıma, bir yazımda kullandığım şu paragraf geldi: Kötü bir kalkınma anlayışımız var... Barajlar, doğalgaz boru hatları, demir çelik tesisleri, duble yollar falan... Bunlar olmasın demek mümkün değil, ama buraya kilitlenmişiz. Bilelim ki, maliyeti en düşük, katma değeri en yüksek ve tükenmeyen tek kaynak “yaratıcılık”tır. Adı üstünde “yaratıcılık”...
Toffler’la devam edelim: “Geçen asırda petrolü saklama ve dağıtma yöntemlerimiz yavaş yavaş bir değişim geçirdi; hâlâ boru hatlarına, depolara ve tankerlere muhtaç durumdayız. Buna karşılık bilgisayarların, uyduların, cep telefonlarının, internetin ve diğer teknolojilerin yayılmasıyla , bilgi yaratma ve saklama yöntemlerimizi, bilginin çürüme hızını, geçerliliğini ölçme şekillerimizi, daha fazla bilgi yaratma araçlarımızı, ifade edildikleri dilleri, uzmanlık derecelerini ve düzenlendiği soyutlamaları, miktar ölçümlerini ve yayma yollarımızı sürekli değiştiriyoruz.”
Toffler, geri kafalı ekonomistlerin, devrim sözcüğünün bile yetersiz kalacağı bu değişime tepkilerinin hiçbir şey değişmemiş gibi davranmak olduğunu, bunun nedeninin de, bilginin, pirinç veya arabaların kapı kollarının aksine, soyut bir şey olmasından kaynaklandığını söylüyor.
Ben değil, Toffler!