14 Şubat 2006 Salı

| Eski albümlerden kalbime düşen kor...

selim tuncerGeçtiğimiz günlerde Ankara'da eski dostlarla bir araya geldik. Önde, ortada oturan üniversiteden hocam Sedat Yaşayan... Hani “Araba üzerine gerilerek içine saman ya da tahıl doldurulan büyük kıl çuval.” gibi kare bulmaca sorularıyla bizi “kıl” eden, Cumhuriyet gazetesi ve eklerinin tüm kare bulmacalarını hazırlayan adam... “Doğuştan iyi” adamlar vardır, ne yapsan bozamazsın... Öyle biridir Sedat Hoca.

selim tuncerSene 80... Eski dostlar... (Üst sıra, soldan sağa) Abbas Tornacı (Şu anda nerdedir, nicedir bilmiyorum. Nerdesin Abbas?), Hasan Ballıktaş (Ankara Sanat Tiyatrosu, Yönetmen-Oyuncu), Muhittin Yılmaz (Konya İl Milli Eğitim Müd. Yrd.), (Orta sıra, soldan sağa) Nesrin Kürklü (Ereğli Lisesi Edebiyat Öğretmeni), Meral Konrad (Biliyorsunuz.), (Alt sıra, soldan sağa) CananYıldırım (Nerelerdedir, bilemiyorum.), ben (Buradayım.), Gülen Temur (Eğitimci, Ankara'da).

selim tuncerSene 84... Özdemir İnce, ortadaki beyi çıkaramadım. Ankara’da bir açılış... Özdemir İnce, genç şairlerle birlikte olmayı, onlarla sohbet etmeyi severdi; Ahmet Erhan, Haydar Ergülen, Adnan Azar, Akif Kurtulmuş... Ahmet Erhan ve Özdemir İnce’yle keyifli gece yarısı sohbetlerini, hatta birkaç şirin macerayı hatırlıyorum.

İçime düşen kor...Görüştüğüm eski dostlar, eski albümlerden bazı fotoğraflar isteyince, belki de yıllardır elimi sürmediğim yıpranmış fotoğraf kartlarını karıştırmaya başladığımda çıkardım bunları... Birkaç fotoğrafı buraya almama neden olan bu son fotoğraf oldu. En solda, yüzünün yarısı görünen, Sıvas’ta Madımak Oteli’nin ateşleri arasında yitirdiğimiz rahmetli Behçet Aysan...

Yine 80’li yılların başları... (Soldan sağa) Behçet Aysan, ben, Muhittin Yılmaz, Bilal İlhan, Ahmet Erhan, iki beyi tanıyamadım, Ali Püsküllüoğlu...

87’den sonra ayrı şehirlerde olduk. Bir dostun, elim bir gazete haberi olarak insanın önüne düşmesi tarif edilmez bir acıdır. Yalnızca bir şair değil, ülkesi için düşünen, ıstırap çeken bir aydındı Behçet Aysan. Şablonlara itibar etmez, beyin duvarlarını çatlatırcasına düşünürdü. Sakin yaratılışlıydı, ama anlatırken heyecanını gizlemezdi. “Doğuştan iyi” adamlardandı. İyiydi. Gittiği yerde de “iyi”lerin arasında olduğuna inanıyorum.

Ankara’da doğdu. Sıvas’ta, “başka bir şehirde” öldü. Madımak’ta... 12 Mart’ta ve öncesinde ara verdiği tıp öğrenimini sonraları tamamlayarak psikiyatrist oldu. Ankara, Yenişehir’de doktordu. İlk şiirleri 79’da dergilerdeydi. İlk kitabı “Karşı Gece” 83’te yayımlandı. Bireyin ve toplumun yaşamından kısa, etkili görüntüler veren şiirleri, Aysan’ın ölümünden sonra “Düello”da bir araya getirildi. Şiir Kitapları: Karşı Gece (1983), Sesler ve Küller (1984), Eylül (1988), Deniz Feneri (1987), Düello (1993-).

Ve ondan bir şiir, “başka bir şehirde öleceğini” haber veren:

Beyaz Bir Gemidir Ölüm

sen bu şiiri okurken
ben belki başka bir şehirde olurum

kötü geçen bir güzü
ve umutsuz bir aşkı anlatan

rüzgarla savrulan
kâğıt parçalarına
yazılmış

dağıtılmamış
bildiriler gibi

uzun bir yolculuğa hazırlanan
yalnız bir yolculuğa.

çünkü beyaz bir gemidir ölüm.

siyah denizlerin hep
çağırdığı
batık bir gemi
sönmüş yıldızlar gibidir

yitik adreslere benzer
ölüm
yanık otlar gibi.

sen bu şiiri okurken
ben belki başka bir şehirde ölürüm.