8 Haziran 2007 Cuma

| “Nerede bir çatışma, siyasi kapışma varsa orada dalgalar arası bir fay hattı aramak gerekir.”

ATLANTİK ÖTESİNDEN, AMERİKA’DAN BİR SES... MURAT KARUN’UN ALVIN TOFFLER’IN ÜÇÜNCÜ DALGA KURAMI IŞIĞINDA YAPTIĞI ANALİZLER... BİRBİRİNİ İZLEYEN SEKİZ AYRI YAZIYI BEN KEYİF VE İLGİYLE OKUDUM, BU NEDENLE SİZLERLE DE PAYLAŞMAK İSTEDİM. KAFA TOZLARINI SİLKELEMEK İÇİN İYİ GELECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM. [FOTOĞRAF: PAYTINA]


Biz, köylü sınıfını hâlâ yok edebilmis değiliz, sanayileşmeyi bir ölçüde başardık, ama bir kısmımız da servis/bilgi ekonomisinde yaşamaktadır. İşte kafa karışıklığımız da buradan kaynaklanıyor. Toffler’a göre nerede bir çatışma, siyasi kapışma var ise orada dalgalar arası bir fay hattı aramak gerekir. O zaman, son zamanda olan çatışmalara bakarak kimin hangi dalganın parçası olduğunu görelim. [YAZININ TAMAMI]
_
Türkiye’de henüz anlaşılamayan, yeni III. akım teknolojilerinin gitgide bireyi kuvvetlendiriyor olmasıdır. Teknolojiler çalışma şekillerini, çalışma şekilleri ise sosyal yapılari direk etkiler. Alvin Toffler bir ülkeyi ziyaret ettiginde ülke insanlarını anlamak icin hep onların nasıl çalıştığını incelediğini anlatır ve yeni akımda çalışma yöntemlerine direk etki eden konular 1) fiziksel yer 2) (endustriyel usul) lineer zaman 3) ve bu iki ögenin direk etkilediği senkronizasyon, anlamını kaybetmeye başlamaktadır. Sürekli ayakta, sürekli bağlı olan Internet’te asenkron, ama yine de iş bitiren oluşlar artık mümkündür, bunların sosyal anlamdaki tektonik etkileri daha yakinen incelenmiş değildir. Fakat kaçınılmaz yön, bu yöne doğru bir gidiştir. II. akımdan III.’e akıma hızlı bir geçiş olacaktır. [YAZININ TAMAMI]
_
Küreselleşme, bir III. akım değil, II. akım kavramıdır. Entegrasyon, senkronizasyon sanayi devriminin ihtiyacı olan olgulardır. Piyasa tüm dünyayı entegre eder ve bir “merkez” oluşturulur. ABD’de FED böyle bir “merkez” olmaya aday gibi gözükmektedir. Bu sistemde merkez iyidir, herkes merkez olmak ister. Mesele Londra ile New York bu amaçla böyle bir merkez olmak için kıyasıya çarpışabilirler. (Top tüfekle değil, ama alttan alta başka şekillerde.) Fakat bunlar II. dünyanın parçasıdır. [YAZININ TAMAMI]
_
Dünyada en büyük çatışmaların akımlararası olduğunu anlarsak, ülkemizdeki çarpışmaların niye bu kadar çetin geçmekte olduğunu da anlamış oluruz. Son zamanlarda bir tarafta bürokrasi, “kurumlar”, ve “yönetici takimi”nin oluşturduğu entegrator elit, ait olduğu grubun güç pozisyonunu kaybetmemek için direnmekte, öteki tarafta sivil toplum, bireysel haklar, özgürlükler (dini, milli, akademik olsun) gibi III. akım topluluklarının yönetime dahil olma ihtiyacı ile meşgul olduğunu gözlemlemekteyiz. [YAZININ TAMAMI]
_
Aile, sanayi toplumunda evde değil fabrikada olduğu için çocuğuna “bakıcılık yapacak” bir yere ihtiyaç duyar. Bu yer, sanayi sisteminde okul haline gelmiştir. Bilahare bu sistemde çocuklar mahkum, okul idaresi gardiyan haline gelir. Çocuğun ne oğrendiği önemli değildir, belli saatlerde nerede olduğunun bilinmesi önemlidir. Sistemde çıkarı olan ikinci grup işverendir, çünkü sanayi işverenine yarayacak adam, tekrara dayalı, emir alabilen, zamanında bir yerde olabilen insanlar ister. Bu yüzden II. akımda eğitim ezberci, tekrara dayalı, zil çalınca bir yerde olunmasını bekleyen, ögretmenden (amir) emir alabilen bir eğitim metodu kurar. [YAZININ TAMAMI]
_
Osmanlı, dinleri ezemezdi. Çünkü millet sisteminin önemli bir ögesi dinlerdi ve bu dinler, Yahudilik, Müslümanlık gibi, aynen sanayi devriminin oldugu gibi yaşam biçimini sıkı bir şekilde kontrol almaya talip dinler idi. Müslüman ülkelerin pek çoğunun sanayileşememesindeki ana faktör de burada aranmalıdır. Aynı şekilde, Müslümanlık gibi inananın hayatını kontrol eden Yahudi dini ve onun takipçileri için de bu gözlem geçerlidir. [YAZININ TAMAMI]
_
Mevcut Genelkurmay Başkanı ile bir önceki arasındaki stil, mentalite farkı şöyle açıklanabilir. Kara Kuvvetleri’nden gelen mevcut başkan dünyaya bir fabrikada çalışan “piyadeler” ve onları “yönetenler” gözlüğünden bakmaktadır. Bir piyadenin, aynen fabrikada çalışan bir işçi gibi, teknik becerisi azdır, yüksek riskli ortamlara emredildiği anda girmesi beklenir, değeri azdır. Hava Kuvvetleri’nde ise savaşan en alt birim “pilot”tur ve pilotun yüksek teknik seviyesi vardir, onu eğitmek için oldukca fazla zaman ve para harcanmış ve bu da bu bireyin önemini arttırmıştır. O zaman Kara Kuvvetleri’nin II. akım endüstriyel mentaliteye, Hava Kuvvetleri’nin ise III. akım bilgi/servis mentalitesine daha yakın olması normal olacaktır. Bu iki başkanımızın dünyaya bakış farkları bu şekilde açıklanabilir. [YAZININ TAMAMI]
_
Amerika’nın en hızlı değişen sektörü, üzerindeki rekabetçi baskılar sebebiyle iş dünyasıdır. Bunun arkasından sivil toplum örgütleri gelmektedir. Kağnı hızıyla takip edenler bürokrasi, eğitim, devlet kurumları ve hükümet sayılabilir. İşte bu farklar sebebiyle dışarıdan bakanlar birkaç Amerika görmektedirler. Birinci Amerika dışarıya hedonizm, homojen pop-kültür, aç gözlü serbest piyasa ve globalleşme mesajını pompalamaktadır. Fakat ikinci Amerika dışarıya inovasyon, evden çalışma, ‘network’ kurma, araştırma/geliştirme, girişim ve iyimserlik, Internet mesajlarını göndermekte... [YAZININ TAMAMI]

Güncelleme

Murat Karun aynı konuda yazmaya devam ediyor: 9, 10, 11, 12.