26 Nisan 2006 Çarşamba

| Bakla sever misiniz?

Ben hiç sevmem. Sevmem demek biraz yanlış oldu, ağzıma sürmem. Evde bakla pişer ama... Özellikle eşim bayılır. Hatta zeytinyağlı bakla pişirmek, sarmısağını, dereotunu, yoğurdunu hazırlamak, tabağa tane tane yerleştirmek, üstüne yoğurdunu gezdirmek falan neredeyse törensel bir faaliyettir onun için. Diğer çoğu yemeğin hiç böyle bir imtiyazı yoktur. Gözlemleyebildiğim kadarıyla bir de enginara böyle davranır. [ FOTOGRAF: EVCINI .COM ]


Baklanın bu ayrıcalığı, onun, gerçekten mükemmel lezzetinden mi kaynaklanıyor acaba? Ona duyulan bu hayranlık karşısında bazan kendimden kuşkulanıyorum. Hiç mi damak zevki yok bende?

Baklanın en önemli özelliklerinden biri, baharın geldiğini müjdeleyen birkaç sebzeden biri olmasıdır. Baharın ilk günlerinde sofralardaki yerini alır. Ömrü de en fazla bir aydır. Ama baharın kokusunu, ruhunu temsil eder bakla...

Manav tezgahlarında yerini alması, evde törensel bir edayla pişirilmesi, etrafa yayılan kokusu, sofradaki duruşu, tane tane ve abartısız bir biçimde yenmesi, zeytinyağı, sarmısak, dereotu ve yoğurtla kurduğu dostluk ve daha birçok özelliğiyle doğrusu bana da heyecan verir. Ilık bahar rüzgarlarının yaydığı hoş duygular serper içime...

Ama ağzıma sürmem. Severim, yemem. Herhalde “böyle bir sevmek görülmemiştir.”

Gerçekten lezzetli mi?.. Tamam, bende bir tuhaflık var galiba!